21. Dönem 1. Yasama Yılı 24. Birleşim 27/Haziran/1999 Pazar
ANAP GRUBU ADINA AHMET KABİL (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini Yüce Meclise sunmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi ve dinleyen herkesi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, konuşmama geçmeden önce, bu kürsüden, bir hususa kısaca değinmek istiyorum: İki gün önce, Türkiye’deki huzur ortamını bozmak, halkı, vatanımızın, canımızın, malımızın bekçisi, şerefli kurumlarımıza karşı tahrik etmek maksadıyla, şeref ve haysiyetten yoksun, dengesiz, dinsiz ve densiz bazı kişilerin, yüce dinimizi, Yüce Peygamberimizi ve Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerimi kirli emellerine alet etmek istediklerini esefle gördüm. Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu bu günlerde, bu hain tahriki ve çirkin senaryoyu şiddetle, nefretle kınıyor, bu sahtekârlığı yapanlar için bu kürsüden millet adına suç duyurusunda bulunuyorum.
Sayın Başbakan, bu densizliği yapana haddini bildirmenizi bekliyoruz. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)
Tarih boyunca, yüce milletimiz, kutsal değerlerimizin istismar edilmesine, saygısızlık edilmesine müsaade etmemiş, bundan sonra da müsaade etmeyecektir. Şunu herkesin bilmesini istiyorum. Bu yüce millet, dini, diyaneti ve laik cumhuriyetinin hiçbirinden taviz vermeden kıyamete kadar yaşayacaktır.
Sayın milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, isminden de anlaşılacağı gibi, Türkiye’nin imarıyla, yatırım ve ihaleleriyle ilgili bir ihtisas bakanlığıdır. Ancak, bu bütçe imkânlarıyla değil yatırım yapmak, devam eden ve bitirilmesi gereken işleri nasıl, kaç yılda bitiririz diye arayış içerisindedir.
Niçin bu ortam doğdu, buraya nasıl geldik:
55 inci hükümet döneminde, bütün dünyayı sarsan ekonomik kriz ve diğer bütün olumsuz şartlara rağmen, ekonomik dengeler iyileştirildi, enflasyon yüzde 91’den yüzde 50’lere indirildi, devletin kurumları arasında bozulmuş olan dengeler tekrar sağlandı, terörle mücadelede başarılı olundu. Hain teröristbaşı ondört yıl saklandığı Suriye’deki ininden çıkarıldı ve daha sonra yakalanması sağlandı. Türkiye’de, devlet bütçesinden bir kuruş vermeden, yap-işlet modeliyle onsekiz ayda, yetmişbeş yılda üretilen enerjiden çok enerji üretildi. Barajlar, santrallar, otoyollar ihale edildi; ancak, bu başarıdan rahatsız olan bazı partiler uydurma, asılsız bahanelerle azınlık hükümetini düşürüp, zamansız ve gereksiz bir erken seçim ve istikrarsız bir ortam yarattılar. Bu ortamda ekonomi kontrolden çıktı ve bütün dengeler altüst oldu. Yani, kısacası, siyasî çıkar uğruna Türkiye’nin önü kesildi. Bu durumdan siyasî çıkar sağlayan da olmadı.
Şimdi, bu ekonomik koşullarda, bu bütçe imkânlarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ne yapabilir, bilmiyorum. Tek çare, yap-işlet-devret modeli diye düşünüyorum.
Bu tablonun ve istikrarsızlığın vebali, tamamen siyasî hesaplarla 55 inci hükümeti düşüren partilerindir. 57 nci hükümetimizin, bu dengeleri, tekrar, eski haline getireceğine inanıyorum.
Planlı ve başarılı çalışmalar yapan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı personelini kutluyorum
İhaleli işlerin zamanında bitirilmesi için, ihale yasalarında, bilhassa 2886 sayılı Yasanın günün şartlarına uydurulması gerektiğine inanıyorum.
Müteahhitlik karnelerinin rasgele, meslekten olmayan kişilere devrine mani olacak düzenlemelerin de yapılması gerekir diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, Karayolları Genel Müdürlüğü, kurulduğundan bu yana, günün şartlarına göre, yollarımızın fizikî ve geometrik standartlarını yükseltme gayretinde olmuştur. 1950’lerde 47 000 kilometre yolun 1 624 kilometresi asfaltken, bugün, 1999 yılında, 63 000 kilometre yolun 56 000 kilometresi asfalt kaplamadır, yenileme çalışmaları devam etmektedir.
Bugün 1 726 kilometre otoyol hizmete girmiş, 1 118 kilometre yol inşaatı devam etmektedir. Otoyollar, ANAP iktidarının eseridir. Ayrıca, 1984’lere kadar otoyol nedir bilinmezken, şehirlerarası 1 kilometre dahi otoyol yok iken, Anavatan iktidarları, otoyol kavramını Türkiye’ye getirmiştir. 1986’larda otoyol yapımına şiddetle karşı çıkan, otoyollar lükstür, israftır diyen partiler, bugün, yapılmış otoyollara sahip çıkma gayretindeler.
Genel bütçeden, Karayolları Genel Müdürlüğüne ayrılan paylara bakıyoruz; 1955-1960 yıllarında yüzde 11, 1970-1975 yıllarında yüzde 7, 1992 yılında yüzde 2,7 ve 1998 yılında yüzde 1,6’ya düşmüştür.
Yatırım programına bakıyorum; 1998 yılında, yatırım harcamaları 161 trilyon; 1999 yılında, enflasyona rağmen yatırım ödeneği 154 trilyon; Ocak 1999’dan bugüne kadar, altı ayda harcanan 102 trilyon; kalan 52 trilyonla bu koca Karayolları ne yapacak bilmem; zorunlu giderler, akaryakıt, bitüm ve işletme masrafları düşerse, geride para kalmayacağı kanaatindeyim.
Bunlarla, geride kalan parayla, geçen yıldan kalan borçlarını mı ödeyecek, iş mi yapacak; bunun takdirini Yüce Meclise bırakıyorum.
Önceki yıllarda Akaryakıt Tüketim Vergisinden Karayollarına yüzde 30’luk bir pay ayrılırdı; 1995 yılında bu kaldırıldı. Bu gelirin tekrar konulması gerektiğine inanıyorum.
Ayrıca, dış krediyle yapılan projelerin, Karayolları Genel Müdürlüğü yatırım tavanı dışında tutulması zorunludur. Aksi halde, Karayollarının, bundan sonra hiçbir yeni yatırım yapma imkânı yoktur. Halbuki, bizim daha çok yol yapmamız gerekiyor. Türkiye’de kilometrekareye 400 metre yol düşerken, kalkınmış ülkelerde, örneğin, Fransa, Almanya, İngiltere, Japonya gibi ülkelerde kilometrekareye 1,5 ile 2,5 kilometre yol düşmektedir. Halil Rıfat Paşa’nın “gidemediğin yer senin değildir” sözü, yolun önemini gayet iyi belirtmektedir.
Yol ağının standardı ve büyüklüğü, ülkenin kalkınmışlığının bir göstergesidir.
Üzerinde önemle durmamız gereken bir başka husus da şudur: Karayollarında, DSİ’de, Köy Hizmetlerinde çalışan teknik personel maddî yönden perişan durumdadır. Bazı meslek gruplarında iyileştirme yapılmıştır. Trilyonlarca liralık yatırımın denetimini, mesuliyetini verdiğimiz teknik personelin durumunda da iyileştirme yapmak durumundayız. 1970 yılına kadar teknik personel için 10195 sayılı Yasa vardı, o kaldırıldı. Elimdeki bordrolara göre, 1’in 4’ündeki bir bölge müdürünün aldığı aylık 310 milyon lira, aynı yerde çalışan bir bekçinin ücreti ise -ikramiyesiyle birlikte- 407 milyon liradır. Yine, 1’in 4’ündeki bir mühendisin aldığı aylık 206 milyon lira, aynı yerde çalışan bir düz işçinin aldığı ücret ise 242 milyon liradır. “İşçiye verilmesin, fazla veriliyor” demiyorum; ancak, teknik personel de mağdur edilmesin diyorum.
Sayın milletvekilleri, Karadeniz Bölgesi, 1990’dan sonra beş yıl, hatta bugüne kadar, Türkiye’de en az yatırım alan, en çok göç veren bölge olma unvanını muhafaza etmektedir. Nisan 1995 Devlet Planlama Teşkilatı raporlarına göre -1994 fiyatlarıyla- Türkiye’de kişi başına 16 milyon liralık yatırım yapılırken, Karadeniz Bölgesinde kişi başına 3,4 milyon lira, Rize’de ise 1 milyon lira bile değil, 990 000 liralık yatırım yapılmıştır.
Yine aynı raporlara göre, kırsal yerleşim yerlerinde asfalt karayolu oranı Türkiye ortalaması yüzde 22,50 iken, Karadeniz Bölgesinde bu oran yüzde 11,80’dir; en son bölge durumundadır.
İşte, bu bölgede yıllarca ihmal edilen ve 55 inci hükümet döneminde, her türlü engellemeye rağmen, yabancı krediyle ihale edilen Karadeniz sahil yolu, kredi sorunu nedeniyle, durma noktasına gelmiştir. 57 nci hükümetimizin, bu problemi çözeceğine inanıyorum. Geçmişte, yolun ihalesine karşı çıkanlar, şimdi de bazı medya kuruluşlarıyla işbirliği yaparak, kamuoyunda güzergâh sorunu çıkarmak istiyorlar. Bu da asılsız, mesnetsiz bir iddiadır.
Sayın milletvekilleri, ben, mühendis, eski bir Karayolcu ve iyi bir çevreci olduğumu iddia ediyorum. Mevcut güzergâh, doğaya zarar veren değil, doğayı, çevreyi koruyan güzergâhtır. İstenilen yeni güzergâh, içeriden geçirilecek; Karadenizin dik yamaçlarında 35 metrelik bir yolu geçirmek için oluşacak dik şevlerle 120-130 metrelik bir arazi şeridi tahrip edilecek. Bu dik arazide yapılacak hafriyatlar, denize doğru, -en az 200 metre araziyi de tahrip ederse- 300 metrelik yemyeşil bir arazi şeridi tahrip edilecektir. üstelik, bu arazi şeridinde olan meskenler de kalkacak. Bu mudur doğayı korumak?! Halbuki, şimdi geçen güzergâhta, mevcut istimlak koridoruna çok az bir ilaveyle, yapılmış hafriyattan, sanat yapılarından, tünelden, köprüden, bütün altyapıdan istifade edilerek, yolun maliyetinin beşte 1 maliyetle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kabil, 1 dakika daha veriyorum efendim.
Buyurun.
AHMET KABİL (Devamla) – … deniz kenarında bir nevi genişletme yapılarak güzergâh geçirilmektedir. İşte, esas çevreci, bu güzergâhı tespit edip, bu projelendirmeyi yapan, benim meslektaş mühendislerimdir, kendilerini kutluyorum.
Yine, bu güzergâhı istismar edip, yola pürüz çıkarmak isteyen, sözde yazarlar, kin ve husumet dolu siyasî bazı kişilerin sözcülüğünü yapmaktadır; bunları da kınıyorum.
Bu vesileyle, Bayındırık Bakanlığı bütçesinin memleketimize, milletimize ve ilgili bakanlığımıza hayırlı olmasını diliyor hepinize, tekrar, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kabil.