21. Dönem 2. Yasama Yılı 18. Birleşim 08/Kasım /2001


AHMET KABİL (Rize) – Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün belediye başkanlarımızın içerisinde bulunduğu zorlukları Yüce Meclisin bilgisine sunma düşüncesiyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, belediyelerimiz, belde halkının mutluluğu ve refahını sağlamaya yönelik günlük ihtiyaçlarının tamamını kapsayan hizmetlerden sorumludurlar. Buna karşılık, merkezî idarenin belediyelerimize sağladığı kaynak ve destek, bilhassa, son yıllarda bir hayli azalmış, belediyelerimiz yalnızlığa itilmiştir.

Büyükşehirler dışındaki belediyelerimizin, İller Bankasından, vergi gelirlerinden aldığı paylar haricindeki mahallî gelirleri her gün azalmakta ve personel giderlerine bile yetmemektedir. Dolayısıyla, bu zor şartlarda belediye hizmetleri, belediye yönetimi ve belediye başkanları için bir işkence halini almıştır. Birçok belediye başkanımız, 8-10 ay işçisine maaş veremez durumdadır. Halka karşı hizmet sorumluluklarını yerine getirme çabasında olan ve çare arayan belediye başkanlarımız, gün geçmiyor ki, sayın bakanlarımızın, sayın milletvekillerimizin kapısını aşındırmasın. Ancak, hep beraber üzülerek görüyoruz ki, bu belediye başkanlarımızın yüzde 80’i, il ve ilçelerine elleri boş, çaresiz ve üzgün dönmektedir. Yüzde 80 dedim; çünkü, bir yolunu bulup ilgili bakana ulaşarak, İller Bankasından, tüm belediyelere ayrılan fondan, belediyesini afet kapsamına aldırabilen veya İller Bankasındaki borç taksitlerini erteletip bir müddet olsun rahatlama imkânını bulan şanslı bazı belediye başkanlarımız, belediyelerimiz de vardır. Ancak, bunlar ne kadar şanslı ise, bunlara yapılan farklı ödeme dolayısıyla İller Bankasından alacakları payları azalan belediyelerimiz de o kadar şanssızdır. Artık, bundan sonra, afet dolayısıyla belediyelere bir katkı yapılacaksa, Hazineden, doğrudan yapılmalı, öteki belediyelerimizi etkilemeyecek şekilde olmalıdır.

Teknik Araştırma Uygulama Genel Müdürlüğünce proje karşılığı dağıtılan yardımların da adaletli olması gerekir.

Ayrıca, İller Bankası yönetiminin zaman zaman aldığı tek yönlü, keyfî kararlar da belediyelerimizi mağdur etmektedir.  Şöyle ki:

Fonların genel bütçeye aktarılmasıyla ekonomik çıkmaza giren İller Bankası, kendi yönetiminde aldığı tek yanlı bir kararla, belediyelerin altyapı sözleşmelerine aykırı olarak, altyapı hizmetlerinin -eskiden olduğu gibi yüzde 20’sini değil de- tamamını borç yazmaktadır. Bu yanlış uygulamayı, zamanında mahkemeye müracaat eden belediyeler düzeltmişlerse de, müracaat süresini kaçıran belediyeler çıkmaza girmiştir. Bu hususun acilen eski haline getirilmesi kaçınılmazdır. Bu sistem yanlıştır.

Örnek olarak, 1995 yılında, İller Bankası Genel Müdürlüğünce 700 milyar keşifle ihalesi yapılan Rize içmesuyu projesi, merkez mahalleler, merkeze bağlı mücavir alan içerisindeki köyler ve 9 ilçe ve belde belediyesinde yaşayan 225 000 insanın su ihtiyacını karşılamaktadır. Bu proje bedelinin 1995 yılına kadar sadece yüzde 20’si belediyelere borç yazılırken, İller Bankasının 1999 yılında aldığı bir kararla, 1995’ten sonrasını da kapsayacak şekilde tüm proje bedeli belediyeye borç yazılmaya başlamıştır. 700 milyar lira olan bu borç, her yıl yüzde 50 faizle, katlanarak, bugün 8 trilyonu, bir yıllık faizi ise 4 trilyonu bulmuştur. Yani, bu 700 milyar borç bugün 12 trilyondur. Suyun şehre geleceği 2003 yılına kadar, belediye, bu getirdiği sudan hiç para alamayacağı halde, geri ödeme taksitleri ve faizi devam etmektedir. Geri ödeme taksitlerinin aboneye su verildiğinde başlaması gerekmez mi? Belediyenin, bütün belediye gelirleriyle, İller Bankasının borç yazdığı bu miktarın faizini bile ödemesi mümkün değildir. Borç miktarı 8 trilyon oldu; gün geçtikçe artıyor. Rize Belediyesinin İller Bankasından aldığı pay, hiç kesinti olmasa, ayda sadece 300 milyar; kesintiden sonra eline geçen ise, 50 milyardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kabil, toparlar mısınız lütfen efendim…

AHMET KABİL (Devamla) – Bir tarafta, 200 000 nüfuslu belediyelerimizin içmesuyu DSİ tarafından, hibe olarak yapılırken, ayrıca, büyükşehir belediyelerinin dışkredi borçlarını Hazine öderken, bu gelirle 225 000 insana su getiren Rize Belediyesi ve bu durumdaki belediyeler bu haksız ve adaletsiz borcu nasıl, nereden ödesin?! Rize içmesuyu projesi kapsamında olan dokuz belediyemiz de aynı zor durumdadır.

Başka bir örnek, kısa, vermek istiyorum: Rize Pazar Belediyesinin İller Bankasına olan faizli borcu 248 milyar, TEDAŞ’a su için kullanılan elektrik borcu 245 milyar, personel maaşı 98 milyar, piyasa borcu 24 milyar olmak üzere toplam 540 milyar; bu belediyenin İller Bankasından aldığı para ise, sadece, ayda 10 milyardır. 540 milyar borç, ayda 10 milyarla nasıl ödenir?!

Belediyelerimiz, çok yetersiz malî gelirlerle işçisinin maaşını bile ödeyemez durumdadır; maliyeye vergi mi ödesin, SSK primlerini mi, akaryakıt, yedek parça bedellerini mi ödesin?! Bugün, taksite bağladığı Enerji Bakanlığındaki borcunu nasıl ödesin?! En önemlisi, esas görevi, halka, 8 grupta 192 çeşit -ayrı- hizmeti, nasıl, kiminle ve hangi kaynakla götürsün?! O halde, İller Bankasının, belediyelerimizin altyapıları için daha mantıklı bir mevzuat geliştirmesi gerekmez mi?

Sayın milletvekilleri, bütün belediyelerimizin bu gibi problemleri vardır ve inanıyorum ki, birçok belediye başkanımız, çok zor durumda, çözüm bekliyor ve artık, bırakıp kaçma noktasına gelmişlerdir.

Mahallî idareler yasa tasarısı bu Yüce Mecliste görüşülmeden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, toparlar mısınız.

AHMET KABİL (Devamla) – Hemen toparlıyorum Sayın Başkanım.

Bu hususları takdirlerinize sunmayı uygun gördüm.

İller Bankası mevzuatının bir an önce düzeltilmesini bekliyor, belediyelerimize hep beraber sahip çıkacağımıza inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Bakan cevap verecekler; buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil’in, belediyelerimizin günden güne artan zorlukları konusunda yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Gerçi, konuşmanın bir bölümü, tamamen bir kurumu şikâyetle geçti; ama, belediyelerin zorlukları olduğu için, İçişleri Bakanlığı olarak, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğüyle, belediyelerle ilgili bir Bakan olarak, bu zorlukların tümüne cevap vermek istiyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kamu yönetiminin önemli ve vazgeçilmez unsurunu meydana getiren yerel yönetimler, yerel hizmetlerde verimliliği ve etkinliği sağlamada vazgeçilmez kurumlardır. Daha da önemlisi, yerel yönetimlerin, demokratikleşme ve katılımın yaşama geçirildiği alanlar olmasıdır.

Günümüzde, bütün gelişmiş ve demokratik toplumlar, kamu hizmetlerinin, mümkün olduğu ölçüde vatandaşa en yakın birim tarafından yürütülmesine özen göstermektedirler. Ancak, yerel yönetimler, ülkemizde, maalesef, istenilen etkinlik ve verimlilikte değildir. Önce bir mevcudu tespit etmek istiyorum.

Bugün, toplam nüfusumuzun yaklaşık yüzde 80’i belediye sınırları içerisinde yaşamaktadır. Oysa, kamu harcamalarının yüzde 15’ler civarındaki payı mahallî idareler tarafından yapılmaktadır. Avrupa ülkelerinde de, bu oran, yüzde 50’ler düzeyindedir. Evvela, bunu düzeltmemiz lazım. Yani, Yüce Meclis sizsiniz. Buraya tasarılar gelecek; bunu düzeltecek yer burası. Yani, şikâyet.. Genel durumu tespit etmek istiyorum. Bu durum, halkın öncelikli ihtiyaç ve tercihlerinin daha isabetli olarak belirlenmesini ve hizmet organizasyonlarının bu anlamda oluşturulmasını da engellemektedir.

Belediyelerimizin gelirlerinin büyük kısmını merkezden aktarılan kaynaklar oluşturmaktadır. Bu, yine, diğer bir sorunu gündeme getirmektedir. Yeni mahallî idareler yasa tasarısında da buna önem verilmek zorundadır. Geliri olmadan belediye kurulursa, sadece, mahallî isteklerle, sadece politik düşüncelerle belediye yaparsak geliri olmayan yerleri, sonunda bu sıkıntıları hep beraber çekeceğiz. Onun için, mahallî idareler yasa tasarısında -ben, arkadaşlarım vasıtasıyla, Yüce Meclisin değerli üyelerine, alt komisyon üyelerine de haber gönderiyorum ki- sadece nüfus kıstasını baz almayalım; işyeri sayısını alalım, konut sayısını alalım… Mesela, nüfusun beşte 1’i kadar konut olmalı, nüfusun en az yüzde 1’i kadar işyeri olmalı… Eğer, geliri olmayan belediyeler yaratırsak, merkezden kaynak aratmaya devam ederiz ve sıkıntıyı bütün belediyeler çeker. Haa, belediye olmayan yerlere kaynak aktarmayacak mıyız; aktaralım; ama, önce, Avrupa düzeyine gelelim, kamu payını, kamu harcamalarını yüzde 50’lere çekelim; geriye kalan kısımlara da “köy tüzelkişiliği” adı altında yeni bir statü getirelim; onları da yapalım.

Merkezî ve mahallî idareler arasında kaynak dengesi kurulamıyor. Anayasamızın 127 nci maddesinin amir hükmüne rağmen, belediyelere kanunla verilen görevleri yerine getirmeye yetecek düzeyde bir malî özerklik tam anlamıyla da gerçekleştirilememiştir. 1980’li yıllarda yapılan reform mahiyetindeki değişiklikler ve düzenlemeler, özellikle belediyecilik hizmetlerinin ufkunu açmış, atılım ve değişim gücünü artırmıştır. Bu dönemde başlayan yeniden yapılanma çalışmaları, belediyelerimizde de büyük altyapı yatırımları, verilen hizmetin kalitesinin artırılması gibi faaliyetleri artırarak, vatandaşlarımızın refah düzeyini gözardı edilemeyecek düzeyde de artırmıştır. Ancak, bu reformun ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar ve çağın gerekleri doğrultusunda geliştirilememesi, sistemin, yeniden ülke gerçeklerinin gerisinde kalmasına sebep olmuştur. Mahallî idarelerimizin güçlendirilmesi, 57 nci hükümetimizin de öncelikleri arasında yer almaktadır. Gerek hükümet programında ve gerekse Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında bu konu özellikle vurgulanmaktadır.

Bu anlayışla, ancak, mevcut şartlar dahilinde yapılabileceklerin en iyisini yapmak gayreti içinde olunarak hazırladığımız Mahallî İdareler Kanun Tasarısı, 31 Temmuz 2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettirilmiş olup, halen, İçişleri Alt Komisyonunda görüşülmektedir. Muhakkak ki, bizim, yapılabileceklerin mevcut şartlar içinde en iyisini yapma gayretiyle getirdiğimiz bu tasarı, burada, alt komisyondaki arkadaşlarımızın katkısıyla, daha sonra, İçişleri Komisyonunda ve Plan ve Bütçe Komisyonundaki katkılarla ve nihayet, burada sizin katkılarınızla en iyi şekilde çıkacaktır. Ben, hükümeti temsilen, hükümetim adına şunu söylemek istiyorum ki, bu konuda hükümetim de mahallî idarelere yetki devrinden, kaynak aktarımından yanadır. Burada yapacağınız bu tür değişikliklere de hükümetimin olumlu bakacağını belirtmek istiyorum.

Bu hazırlamış olduğumuz söz konusu kanun tasarısıyla, merkezî idarenin küçültülmesine imkân verecek düzenlemeler getirilmekte, bu amaçla, merkezî idare ile mahallî idareler arasında görev bölüşümü yapılarak, temel hizmetler ve bu hizmetlere ilişkin standartları belirleme merkezî idarenin yetkisine bırakılmakta ve merkezî idare ile mahallî idareler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi ve koordinasyonu amacıyla da bir kurul oluşturulmaktadır.

Mahallî idarelerin gelirleri önemli ölçüde artırılmaktadır. Bu kapsamda, genel bütçe vergi gelirlerinden belediyelere nüfus esasına göre dağıtılan yüzde 6’lık pay yüzde 8’e çıkarılmakta; büyük şehirlere benzer şekilde illerde toplanan genel bütçe vergi hâsılatının yüzde 5’inin, o ildeki belediyelerin nüfuslarına göre dağıtılması imkânı getirilmekte; kalkınmada öncelikli yöre belediyelerine genel bütçeden binde 5 oranında pay verilmektedir.

Şimdi, diyebilirsiniz ki ” bu yüzde 6’lık pay yüzde 8’e çıkarılacak; belediyeler âbat mı olacak?” Memleketin ekonomik şartları, bütçenin genel durumu içerisinde, Yüce Meclisin burada kanuna koyacağı rakam bizim kabulümüz; ama, buradan vatandaşlarımızın da bilmesini istiyorum ki, belediyelerin sadece gelirleri yüzde 6’dan yüzde 8’e çıkarılarak belediyelere kaynak yaratılmaya çalışılmamaktadır; bizim getirdiğimiz tasarıda -gene şimdi sayacağım- başka gelirlere de yönelinmektedir ve başka gelirler de belediyeye aktarılmaya çalışılmaktadır. Motorlu taşıtlar vergisi yüzde 25 oranında artırılarak, bu pay belediyelere aktarılmaktadır. Haberleşme vergisinin kapsamı genişletilerek, oranı yüzde 1’den yüzde 2’ye çıkarılmakta ve doğalgaz tüketimi vergi kapsamına alınmaktadır.

Ayrıca, mahallî idare hizmetlerine “katılma payı” adı altında yeni gelirler ihdas edilmektedir. Bunlar, şu anda hemen zam yapılıp, hükümete vergi olarak gelmeyecektir; bunlar, getirilen Mahallî İdareler Yasa Tasarısında gündemde olan işlerdir ve bunların tamamı, mahallinde, belediyelere, vatandaşa hizmet olarak dönecek zamlardır, o zaman gelirse. Bu, kesinlikle, genel ekonomiyi etkileyecek veya taşradan merkeze kaynak çekme operasyonu değildir; aksine, orada vatandaşa hizmet olarak dönecek gelir artırıcı vergilerdir. 1992 yılından bu yana artırılmayan ve bu nedenle de sembolik hale gelen çeşitli belediye harçlarının tarifeleri 100 katı artırılmakta ve enflasyona karşı korunması için, her yıl, yeniden değerleme katsayısına bağlanmaktadır. Bu da şudur: Bir yeni yük getirilmemektedir. Şimdi çok gülünç olan, 10 lira, 15 lira gibi tedavülde olmayan paraların olduğu harçlar vardır. Bunların birçoğu, belediyelere bu harçlar yatırılırken, kâğıt parasından bile az olmaktadır. Bunları da günün şartlarına ayarlayarak, hiç değilse, burada kesilen cezaların ve gelecek harçların, bir gelir olarak aktarılması düşünülmüştür.

Ayrıca, genel bütçe vergi gelirlerinden il özel idarelerine, nüfus esasına göre dağıtılan yüzde 1,12’lik pay da, yüzde 3,23’e çıkarılmakta; kalkınmada öncelikli yörelerde bulunan il özel idarelerine, genel bütçe vergi gelirlerinden de binde 3’lük pay ayrılmaktadır.

Mahallî idareler alanında açıklık ve demokratik katılımı güçlendirecek hükümler getirilmekte ve vatandaşların bilgi alma imkânları artırılmakta, Meclis toplantılarında sorunların dile getirilme imkânları kolaylaştırılmaktadır.

Mahallî idarelerin personel rejiminde belirli standartlar getirilerek, gereksiz vesayet uygulamaları da kaldırılmaktadır. Burada, bu sınırlamalarla, hem belediyenin fazla istihdama yönelmesi önlenecek hem de belediye, mahallinde alacağı 5 işçi için veya 2 memur için, vesayet makamı gibi, İçişleri Bakanlığına, Başbakanlığa gidip, buradan izin almayacaktır, mahallinde halledecektir.

Tasarıyla, kamu hizmetlerinde etkinlik ve verimliliğin artması, halkımızın hizmetlere daha kolay ulaşması ve sorunların mahallinde çözülerek, yönetimde açıklık ve katılımın sağlanması da hedeflenmektedir.

Tasarının -biraz önce de söylediğim gibi- gerek komisyonlarda görüşülürken gerekse Genel Kurul gündemine geldiğinde, siz değerli milletvekillerimizin katkılarıyla daha da geliştirileceğine inanmaktayım.

Bu düşüncelerle Yüce Heyetinize en içten saygılarımı sunarım. Sağ olun. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.