Gazeteci Fatih Sultan Kar’ın benimle ilgili yazısına teşekkür ederek sizinle paylaşmak istedim.
KABİL’LE GEÇMİŞE YOLCULUK ..
SİYASET TARİHİNDE DOLU DOLU 34 YIL…
Ahmet Kabil; İl Genel Meclisi Üyesi, Adalet Partisi Rize İl Başkanı, üç dönem Rize Milletvekili olarak görev yaptı. Mecliste görev aldığı süre içine sürekli Rize ilinin ve bölgenin sorunlarını meclis kürsüsüne taşıdı. 34 yıllık aktif siyasi hayatının ardından hiçbir zaman kopmadığı Rize’de yaşamını sürdürüyor. Dostlarını ağırladığı, Rize üzerine sohbetlerin ağırlıkta olduğu ofisinde kendisini ziyaret edip, Rize siyaset tarihine ışık olacak bir söyleşi yaptık.
DERSİAM ALİ EFENDİ DEDEMDEN ARAPÇA DERSLERİ ALDIM
Ahmet Bey söyleşiye doğum tarihiniz ve ailenizden söz ederek başlayalım.
Rize merkeze bağlı Tekke (Yiğitler) Köyü’nde ailenin en büyük çocuğu olarak 10 Ocak 1938 tarihinde doğmuş olmama rağmen nüfusa 10 Şubat 1942 tarihinde kaydedildim. Babam Muhammet Kabil, zamanın din âlimlerinden Dersiam Ali Efendi lakabı ile tanınan, Ali Kabil’in yedi çocuğundan beşincisidir. 1945 yılından 1947 yılına kadar dedem Dersiam Ali Efendi’den Arapça dersi aldım. İlkokulu Yiğitler Köyü’nde 1952 yılında bitirdim. İlkokuldan sonra köyümüze gelen gezici demirci kursuna kaydoldum. Hocam, Rize Müftü Mahallesi’nden Rafet Saruhan’dı. Rafet Hoca, bendeki istidattı fark edip, babama, amcama ve dayım muhtar Ömer’e “bu çocuğu mutlaka okutun,” diye ısrar ederek okumamı sağladı.1953 yılında amcam Hamit Kabil, Rize Valisi Nazım Üner’den yapı enstitüsünde ek sınıf açıldığını öğrendi. Okula yatılı değil kendi paramızla gündüzlü okumak üzere kaydoldum.
HER YIL İFTİHAR LİSTESİNDE YER ALIRDIM
Başarılı bir öğrencimiydiniz?
Erkek Sanat Okulu’nda okuyan Servet Yazıcı ile birlikte Orta Camii’nin arkasında, Şeytan Sokağı’nda eski bir dükkânın üzerinde bir oda kiraladık. Harabe halindeki dükkândan bir kapakla odaya çıkılıyordu. Odada lavabo, banyo, tuvalet bile yoktu. Soba kurup, köyden odun ve haftalık yiyecek getirirdik.Birkaç arkadaşımla birlikte bakanlık oluru ile yatılı öğrencilik hakkını kazandım. Son sınıfa kadar her yıl dereceye (iftihar listesi) girerek yatılı okumaya devam ettim. İlk yıl eleme sınavını kazanamadım. Yine de yılmadım. 1959 yılında Rize’de açılmış olan tekniker okuluna devam ettim. 1960 yılında kardeşim Hasan ile tekrar sınavlara girdim. Elemeyi ve giriş sınavını kazanarak Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne kaydoldum. Yıldız Teknik’te kampüs alanı içerisinde eski Yıldız Sarayı Tesisleri’ndeki yurda kaydoldum
BABAMIN BÜYÜK FEDEKARLIĞI
Ailenizin ekonomisi sizi okutmaya müsait miydi?
Ailemizin maddi durumu iyi değildi. Yurtta öğle yemeği ve kahvaltı veriliyordu. Rize’den gelen para kısıtlı olduğu için, kardeşimle birlikte tasarruflu davranmak zorunda kalıyor; mesela 175 ve 125 kuruşluk tabldottan ucuzunu tercih ediyorduk. İki kardeşin İstanbul’da, diğer kardeşlerin Rize’de okuması ailemizin rutin giderlerini aşıyor ama rahmetli babam büyük bir fedakârlık göstererek bizi okutmaya devam ediyordu. Pardösü yerine yağmurlukla geçirdiğim kış aylarını hiç unutmadım. Lise’de yeterince fen dersi görmemiş olmamdan ve Yıldız Teknik’te bu derslerin ağır olmasından dolayı orta öğretimde gösterdiğim yüksek başarıyı üniversitede gösteremedim.
DEMİREL İSTEDİ İL BAŞKANI SEÇİLDİM
Siyasete girişiniz nasıl oldu?
Üniversitede talebe birliği ve federasyon seçimlerine girme tekliflerini “benim mizacım siyaset yapmaya müsait olmadığı kanaatindeyim” diyerek geri çevirirdim. Kardeşim Hasan’ın 1973 yılında Adalet Partisi’nden Rize Belediye Başkanı Adaylığı, 6 Kasım 1983 yılında ise Rize’den Bağımsız Milletvekili adaylığı sürecinde hep yanında oldum. Her iki seçiminde de komite başkanı olarak seçimleri ben yönettim. Bu başarılardan olacak ki bu tarihten sonra Rize’de siyasette aranan kişiler olarak görüldüğümüzü zannediyorum. Daha sonraki yıllarda 1977 yılında sınıf arkadaşım Hızır Hop ile ortak olarak Rize sanayi sitesi inşaatını yapıyorduk. Adalet Partisi Rize İl Başkanı Yusuf Tiryaki ve arkadaşları il genel meclis adayı olmam için teklif getirdiler, işlerimin yoğunluğu nedeniyle seçimle ilgilenemem dediysem de ısrar ettiler ve ön seçime katıldım. Benimle ikinci aday arasındaki fark, katılan delegenin yarısı civarında oldu. Aralık 1977 tarihinde yapılan İl Genel Meclisi seçimlerinde; Ahmet Kabil, Ali Rıza Feyiz, Mustafa Agun üçümüz Adalet Partisi’nden Merke ilçeden İl Genel Meclisi Üyesi seçildik. Adalet partisi Rize il başkanı Tuncay Mataracı 1977 Milletvekili seçimlerine girmek için İl başkanlığından istifa etmişti. İl başkanlığını eski başkan Yusuf Tiryaki yürütüyordu. Bu defa il başkanı olarak Yusuf Tiryaki ve yıllarca Adalet Partisi’ne hizmet etmiş Mahmut Topçu, Hasan Tahsin Mercan ve birkaç parti yetkilisi yanıma gelerek başkanı adayı olmamı istediler. Yine elimdeki işleri gerekçe göstererek kabul etmedim. Dönemin Başbakanı Sayın Süleyman Demirel, seçimler için Karadeniz bölgesine gelen Sayın Necmettin Cevheri, İsmet Sezgin ve Kocaeli Milletvekili Aslen Çayelili Âdem Ali Sarıoğlu ile bana teklif gönderdi. Hemen sonrada Başbakan Süleyman Demirel Samsun’a mitinge geliyordu, beni de Samsuna çağırdı ve “bana iki yıl askerlik gibi bu hizmeti yapacaksın” dedi. Ben kendilerine “Sn. Başbakanım seçime çok az bir zaman kaldı, ilçe başkanı arkadaşlarımız, il başkanlığına adaylığını açıklayan, Süleyman Fırat’ın etrafında toplanıp onu aday yapacaklarına dair protokol imzalamıştır, zorlanmaz mıyım” dediysem de aday olmamı istedi. Aday oldum, arkadaşlarımla kısa zamanda çok iyi çalışarak seçimi kazandık. Bu sonuç Rize’de herkes tarafından iyi karşılandı. İl kurulu üyeleri de, Rize’nin tanınmış ve meslek sahibi başarılı insanlarıydı. Arkadaşlarımla beraber karşı listede olanları tebrik edip, sonrasında delegelere teşekkür gezisine çıktık. İl Yönetim Kurulumuz şu isimlerden oluşuyordu: Ahmet Kabil (İl Başkanı – Mühendis -Müteahhit), Av. Sedat Bıçakçı, Av. Yahya Sargın, Mahmut Topçu (İş Adamı), Şevket Kanbur (Mimar), Şükrü Vanlı (İktisatçı-Müşavir), Halil Kalça (Sanayici), Hüseyin Agun (Tüccar), Ali Rıza Feyiz (Müteahhit), Lokman Sadıkoğlu (Çay Müstahsili), Şezaattin Tüfekçi (Soğuk Demir Ustası), İsmail Hakkı Mete (Çay Müstahsili), Muhittin Türüt (Serbest Meslek) ve Ahmet Hekim (Çay Müstahsili).
SAĞ-SOL GRUPLAR ARASINDA HER GÜN HADİSELER OLUYORDU
O zamanlar Rize’de ki siyasi hava nasıldı?
O tarihlerde Rize’de eğitim enstitüsünde sağ ve sol gruplaşması sokağa taşmış, nerde ise her gün gruplar arasında hadise oluyordu. Rize’de tanınan sağ görüşlü esnaflardan (kitapçı) Milliyetçi Hareket Patisi Eski İl Başkanı Yusuf Kenan Muratoğlu öldürüldü. Bu defa sağ görüşlülerin intikam peşinde oldukları söylentisi ortamı gerdi. Siyasi il başkanları ve yöneticiler olarak ortamı yumuşatmak ve arabuluculuk gayretlerimiz netice vermedi. Çok geçmedi diğer taraftan sol görüşlü Rizeli, bir ailenin oğlu Bayram Ali Tatoğlu öldürüldü. Başta siyasi partilerin il teşkilatları olmak üzere herkes tedirgindi, zamanın Rize Valisi Muharrem Bartın, o tarihe kadarki davranışlarıyla tarafsız olmadığı görüntüsü veriyor ve etkili olamıyordu. Milliyetçi Hareket Patisi İl Başkanı Tahir Yamakoğlu tehditler alıyordu.
YAKIT FİŞLE DAĞITILIYOR, KARGAŞA DEVAM EDİYORDU
Cumhuriyet Halk Partisi teşkilatları ve İl başkanı Batur Morgül de artık tedirgindi. Hadiseler bitmiyordu. Sol kanadı organize ve himaye ettikleri gerekçesi ile Rizeli bir mühendis ile bir avukat, sağ kanadı organize ve himate ettikleri gerekçesiyle de birkaç isim 12 Eylül sonrası tutuklanmıştı. Adalet Partisi yönetimi çalışmalarına devam ediyordu. Rize Ticaret Odası 27 yıl Cumhuriyet Halk Partisine yakın kişilerin yönetimindeydi. Arkadaşlarımla bu defa oda seçimleri için çok yoğun bir çalışma başlattık. Her dükkana mutlaka bir kaç defa uğruyorduk, engellemeler yapıldıysa da, çok iddialı bu seçimi de adalet partisine yakın grup farklı bir şekilde seçimleri kazandı. O günlerde sokakta kargaşa devam ediyordu, esnaf tedirgin ve sessizdi. Piyasalarda akaryakıt, inşaat malzemesi olarak demir, çimento ve günlük yaşam malzemeleri şeker v.s. gibi diğer bir çok ihtiyaç maddeleri de yoktu. Acil ihtiyaçlar için vali muavini vekili İkizdere kaymakamı Ümit Karahan dağıtım fişi verdikten sonra akaryakıt ve diğer ihtiyaç maddeleri alınabiliyordu. Fener Mahallesi’ndeki Hüsnü Yılmaz’ın pompasından her kişi için 5-10 litre akaryakıt alınabiliyordu. Bu gibi ayrımlar halk tarafından iyi karşılanmıyordu. Adalet Partisi olarak seçim çalışmaları için kendi arabam ve iki arkadaşımın arabası için benzin talep ettik. Vali muavini vekili Karahan, fiş aldın mı dedi, kendisine Rize’de yirmi yıllık esnaf ve bir siyasi partinin il başkanıyım akaryakıt almam için senin imzana ihtiyacım yok, her zaman dağıtıma yetkili petrol istasyonundan akaryakıt alırım, ancak sizin vatandaşa bu yaptığınız ayıp ve çok yanlıştır, şeklinde tartışmalar oluyordu. 14 Ekim 1979 tarihinde kısmi senatör seçimlerine hazırlanırken yine bizim Adalet Partisi ekibi için tankerle akaryakıt almamız her zamanki gibi problem oluyordu. Elinde iş olan müteahhitler Trabzon petrol ofisinden tankerlerle akaryakıt alırken, Rize’nin en büyük müteahhit firması olan ve en çok vergi veren ortaklığımızın valilik yazısı olsa da akaryakıt alması siyasi sebeplerle problem oluyordu. Petrol ofisi Trabzon bölge müdürü, biz yanındayken bile gelen ihtiyaç sahiplerine akaryakıtlarını verirken bizi gayet laubali bir şekilde engelliyordu. Bu gibi birçok engellemelerle karşılaşıyorduk. Yapacak bir şey kalmamıştı. Çok seyrekte olsa o tarihte Cumhuriyet Halk Partisi Rize senatörü Sayın Talat Doğan bize samimiyetle yardımcı olmaya çalışıyordu.
VALİ BENİ ARADI ARABANA BOMBA KONDU DEDİ
Siz tehdit aldınız mı?
Terör nedeniyle arabamızı dahi gece evin önüne park edemiyorduk, iki arkadaşımla işe giderken Taşlıdere Köprüsü’nün üzerinde eğitim enstitüsü öğrencilerinin yürüyüşü nedeni ile arabamı durdurup yol verdim. Arkadan gelen öğrenci grubundan bir kişi arabamın kaportasına vurarak, “bu lüks arabaları binemeyeceksin artık”, diye sataştı, tabii ki cevap vermedim. Emniyetli diye benim arabamı ÇAYKUR Genel Müdürlüğü binasının önüne park etmiştim. Bir gece Vali Muharrem Bartın, beni arayarak Ahmet bey ÇAYKUR binasının önüne gelir misin, arabana bomba koymuşlar” dedi. Vali bey bana” ne yapalım “ diye sordu,” ne yapmamız gerekirse onu yapalım” dedim ve bomba uzmanları paketi yavaşça açtılar içerisinde bomba yerine çeşitli mesajlar bana yine aynı tehditler “bundan sonra lüks arabaya binmeyeceksin” gibi, değişik tehdit yazıları vardı. ÇAYKUR yönetimine hitaben ise çeşitli tehditler vardı. Daha sonra da Adalet Partisi İl Başkanı olarak önem vermediğim bazı tehditler aldım.
FAŞİŞT PAŞA GİREMEZ
O süreçte Genel Başkanlar Rize’ye bölgeye geldiler mi?
14 Ekim 1979 seçimlerine yakın İstanbul Milletvekili 1. Ordu Eski Komutanı Orgeneral Faik Türün Paşa Rize’ye görevli gelmişti. Ben ve yönetici arkadaşlarım kendisini karşıladık. Belediye binasının 3. Katındaki parti binası önünde terör grupları, “bu binaya faşist paşa giremez” diye duvarlara yazılar yazıp slogan atıyordu. Bizde kalabalık bir kitle olarak ben en öne geçtim. “Siz ne istiyorsunuz? Siz kimsiniz?” dedim. Emniyet güçleri onları partimizle aynı katta bulunan, Belediyenin Dev-Sol’a kiraladığı karargâhlarına doğru uzaklaştırdı. Bizde hep beraber partiye girdik. Onlar arkamızdan sloganlar atıyor ve kalabalıklaşıyordu. Partideki konuşmalar bitti, o kalabalık terörist grup yine merdiven başına toplandılar. O anda bizim azınlıkta olduğumuzu gördüm, dışarıdaki partili arkadaşlarıma gelmeleri için çağrıda bulundum. Biz yeterli kalabalığı sağlayınca eylemciler karargahlarına döndü, bizde programımıza devam etmek için binadan ayrıldık. 16 Eylül 1979 tarihinde Sayın Başbakan Ecevit Rize’ye gelmişti. 14 Ekim 1979 tarihinde yapılacak olan seçim öncesi Rize’de miting yaptı. Rize-Artvin güzergahındaki ilçelere uğradıktan sonra Artvin’de de miting yapmayı düşünüyorlardı. Hopa’da kalabalık bir terör grubu Sayın Ecevit’in Artvin’e gitmesini engellemek için sloganlar atıyor, Ecevit in kafilesini engelliyordu. Ecevit Artvin mitingini iptal etti. 25 Eylül 1979 tarihinde ise Sayın Süleyman Demirel Rize’ye geldi. Rize mitinginden sonra Rize-Artvin güzergâhındaki ilçelere uğradı. Hopa konuşmasını yapacağı meydanda geniş çaplı bir protesto grubu ile karşılaştı. Fakat Süleyman Demirel kararlıydı. Biz teşkilat olarak Sayın Ecevit’in ziyaretinden sonra kalabalık bir otobüs konvoyuyla Sayın Demirel’e Artvin ziyaretinde eşlik etme kararı aldık ona göre hazırlıklarımızı yaptık. Hopa –Borçka arasındaki Cankurtaran geçidinde kafilemiz 20 dakikalık bir mola verdi. Orada horon ve mahalli çalgılarla coşkulu bir şekilde eğlendik.
DEMİREL: SİZ KENDİNİZİ NE SANIYORSUNUZ?
Sayın Demirel ile emniyet güçlerinin de içinde bulunduğu belirli bir grupla Hopa vadisini seyrediyorduk. Bu arada belimdeki silahım kemerim gevşediği için ayağımın üzerine düştü. Güvenlik güçleri bunun fark ettiler. Demirel bana “Ahmet sağlamsın “ dedi. Ben de “Evet efendim otobüslerimizde sağlam “ dedim ve hareket ettik. Artvin girişinde yine kalabalık bir terörist grup sloganlar atarak yolu kesmek istedi. Zannediyorum emniyet güçleri çevre illerden de takviye güçler alarak kalabalık bir şekilde teröristleri miting alanı dışına sürükledi. Sayın Demirel otobüsün üzerine çıkınca terör örgütlerine o zamana kadar kendisinden duymadığımız çok sert ifadelerle “Siz kendinizi ne zannediyorsunuz? Sizin burnunuzu sürtmezsem namerdim” gibi ifadeler kullandı. Mitinge katılan herkes her an bir terör saldırısıyla karşı karşıya kalma endişesi içindeydi. Demirel yaklaşık 1,5 saat süren konuşmasının yarısına yakın kısmını terörist gruplara hitaben yapmıştı. Bizim grup ve Artvin’de bize iştirak eden seçmenlerimiz kornalarla yöresel tulum ve kemençelerle Hopa’ya kadar beraber konvoy halinde döndük. Rize’ye dönerken Pazar ilçesinde bir engelleme hazırlığı içerisinde olunduğu haberi geldi. Biz meydana gitmeden, meydanın karşısındaki bir apartmanın 5. Katında toplanan teröristleri dağıttılar. Bu kargaşalar iktidara veya muhalefete değil, Türkiye Cumhuriyetine ve demokrasiye yapılan bir organizenin parçasıydı. Bir kısım dış ülkelerce bu gayretlerin hala devam ettiği kanaatindeyim.
KADROLAR OY KARŞILIĞI DAĞITILDI
Seçim Yaklaştıkça faaliyetler artıyordu. Rize’de Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı, çay kurumunda beş fabrikanın müdürünü, benim bölgemde (36 köyü olan Salarha bölgesi) resmi arabalarla haftada birkaç kere dolaşıp, muhtarlara veya etkili kişilere, ÇAYKUR’da işçi alımı için kadro karşılığı Cumhuriyet Halk Partisine oy pazarlıkları yaptılar. O tarihte kamu görevinde çalışan memurların, resmi araba ile seçim kampanyasına katılmaları suçtu. Üstelik devletin kadrolarını oy karşılığı dağıttılar, ama bu gibi suçlarla uğraşmaktan çok diğer güvenlik problemleri ile uğraşıyorduk. Bu faaliyetlerin içerisinde olan ÇAYKUR’un bu beş ayrı fabrika müdürü ve Genel Müdür Vekili için, mahalli gazetelerde beyanat vererek “Yaptığınız ayıptır, suçtur, herhangi bir iktidar değişikliğinde bunun hesabını vereceğinizi unutmayın” dedim. Hükümet değişikliğinden sonrada bu arkadaşlar komşu illerdeki çay fabrikalarına müşavir değil, yine fabrika müdürü olarak atandılar.
BAKAN ALİ TOPUZ VE YOL YAPIMLARI
14 Ekim 1979 tarihinde yapılan kısmi senatör seçimlerinde, Ecevit hükümeti TBMM’de azınlığa düştü. 12 Kasım 1979 da Ecevit hükümeti istifa edince, Sayın Süleyman Demirel yeni hükümeti kurdu. Hükümetin kurulmasından bir müddet sonra Cumhuriyet Halk Partisi Hükümetinin Köy İşleri Bakanı Ali Topuz zamanında Rize’ye köye ulaşım projesi kapsamında yol yapımı için 17 dozeri geçici olarak tahsis etmişti. Adalet Partisi Köy Hizmetleri Bakanı Ahmet Karayiğit dozerlerin alınması için Rize il müdürü Alkan Şahin’e talimat verdi. Müdür beni bilgilendirdi. Bende Başbakan Süleyman beye durumu arz ettim, Demirel dozerler bulunduğu güzergahtaki işlerini bitirince dozerleri iade edersiniz dedi. Yeni bakana Başbakan talimat vermiş olacak ki bana telefon ederek ‘’Be kardeşim bakan sen misin ben miyim’’ dedi. Ben de cevaben; “Ben senin bakanlığına bir şey demiyorum Cumhuriyet Halk Partili bakanın Rize’ye verdiği dozerleri siz Adalet Partisi bakanı olarak alırsanız biz yarın seçmene nasıl hesap veririz. Burada bende seçmene karşı sorumlu bir pozisyondayım. Ben Karayollarında görevli iken çok dozerle çalıştım. Çok yol yaptım. Müsaade ederseniz inşaat mühendisi olarak bu işi de ben bileyim” dedim. Cumhuriyet Halk Partisi’nin verdiği dozerlerle yolları yaptık. Hemşerimiz Ali Topuz’u rahmetle, minnetle anıyorum. Rize’de ve Türkiye’de terör ve kaos bazı kurumlarca pompalanmak suretiyle günden güne artıyordu.
EVİMİN KAPISINI KIRMAYA KALKTILAR
12 Eylül 1980 sürecinde neler yaşandı?
12 Eylül 1980 de yapılan darbe ile bütün parti teşkilatları lağvedildi, milletvekillerine ve il başkanlarına siyaset yasağı getirildi. 6 Kasım 1983 seçimlerine kadar darbe yönetiminin milli güvenlik konseyi ülkeyi yönetmiş, seçimlere yakın bir zamanda yeni kurulan ve veto edilmeyen partilerle siyasete devam edilmişti. Netice olarak 11 Eylülde çok yoğun olan terör 12 Eylülde, bir günde nasıl kesildi. Bu akıl almaz olayın sırrını hala çözebilmiş değilim. 12 Eylül sabahı bütün Türkiye’de sokağa çıkma yasağı vardı. Rize’de hemen hükümet konağı yanındaki Ekrem Orhon Apartmanı’nda oturuyordum. O gün İstanbul’daydım. Sabahın erken saatinde bir askeri yetkili ile emniyetten bir komiser, benim il sekreterim Hüseyin Agun Bey’i de alarak benim eve gelmişler. Zile basınca cevap alamadıkları için askeri yetkili, başkan evdedir cevap vermiyor deyip kapıyı kırmaya kalkmış, Hüseyin Agun; “başkanımın ıstanbul’daolduğunu size söylemiştim”diyerek müdahale etmiş ve karar defterini partiden alıp onlara vermiş. İncelendiğinde herhangi bir suç unsuru bulunamamıştı. 12 Eylülden sonra kurulan birçok partide veto edilmeyen parti adayları ile seçime gidildi. Seçimlere kadar Rize’de Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin güçlü olduğu tahmin edilmesine rağmen 88 katılım olduğu geçerli oydan Anavatan Partisi 40,1oy, MDP 31,4oy, Bağımsız aday Hasan Kabil 9,5 oy alabilmiştir. 6 Kasımda seçilen 4 milletvekilinin 2’sini Anavatan diğer ikisini MDP almıştır. 6 Kasım 1983 seçimlerinde Anavatan Partisi’nde Ahmet Mesut Yılmaz, Dr. Arif Şevket Bilgin; Milliyetçi Demokrasi Partisi’nden ise Fehmi Memişoğlu, Turgut Halil Kunter milletvekili seçilmişler, Ahmet Mesut Yılmaz haricinde hepsi birer dönem yapmıştır.
AHMET MESUT YILMAZ’IN TEKLİFİYLE ADAY OLDUM VE SEÇİLDİM
Darbe sonrası tekrar siyasete dönüşünüz nasıl gerçekleşti?
1980 ihtilalinde partilerin kapatılmasından sonra, AP il yönetimindeki bazı arkadaşlarıyla 1982 yılında DYP il teşkilatını kurduk. Bu parti 1983 yılında milletvekili genel seçimine sokulmayınca kardeşim Hasan Kabil Rize’den bağımsız aday gösterildi. İl genelinde 10’a yakın oy almasına rağmen il barajını aşamadı. 1991 milletvekili seçimlerinde DYP’deki milletvekili adayları arasındaki bir anlaşmazlık nedeniyle bu partiden istifa ettim. İstifa ettikten bir hafta sonra dönemin başbakanı, hemşerimiz Ahmet Mesut Yılmaz’ın Anavatan Partisi’nden milletvekilli adaylığı teklifini kabul ettim. 20 Ekim 1991 tarihinde yapılan seçimle Başbakan Mesut Yılmaz’ın ardından Rize’den 2. sıradan milletvekili seçildim.Milletvekili olduğumda, müteahitlik karnesi limiti yüksek olması nedeniyle bazı müteahhitlik şirketlerinden karnemi kullanmak istediler. Bana cazip tekliflerde bulunsalar da olumsuz cevap vererek milletvekili olduğu sürede aktif ticarete ara verdim.
SİYASETTE 34 YIL
Son olarak ne diyeceksiniz?
20 Ekim 1991 tarihinde Anavatan Partisi, Rize’de seçime Mesut Yılmaz, Ahmet Kabil, Mustafa Parlak ile girdi. Seçimlerde üç milletvekilliğinin hepsini aldı. Böylece Mesut Yılmaz, ben ve Mustafa Parlak milletvekili seçildik. 1995 ve 1999 yıllarında yapılan seçimlerde de Rize’de milletvekili seçildim. Halen emekli milletvekili olarak Rize’de yaşamımı sürdürmekteyim. 1973 yılında kardeşim Hasan Kabil’in belediye başkan adayı olduğu seçimleriyle başladığım siyasetin içinde 34 yıl bulundum. Başta değerli büyüğümüz Ekrem Orhon için olmak üzere, her belediye ve milletvekili seçimlerinde partimin gösterdiği adaylar ve kendi aday olduğum il genel meclisi, il başkanlığı ve 3 dönem milletvekilliği, en son eski Başbakanımız Sayın Mesut Yılmaz’ın 2007 deki bağımsız aday olduğu Milletvekilliği için değerli hemşerilerimden 34 yıl oy istedim. Bu müddet zarfında hiç bir hemşerimin nezaketsizliğini görmedim. Bende hemşerilerime şaibesiz, dürüst, gayretli hizmetlerimle layık olmaya çalıştım. Siyasi ayrım gözetmeksizin hemşerilerimin yanında hizmetinde oldum. Siyasette olduğum bütün seçimlerde, bana oy veren, vermeyen saygıdeğer hemşerilerime bu vesile ile bir defa daha teşekkürlerimi, saygılarımı ve şükranlarımı sunuyorum.





