Saygıdeğer sosyal medya takipçilerim ve sevgili öğretmenler. 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla 24 Kasım 1999 yılında T. B. M. M. genel kurulunda gündem dışı yaptığım konuşma metnini sizlerle paylaşmayı uygun gördüm. O tarihte öğretmen eksiği vardı, bugün de öğretmen istihdamında sorunlar var ancak eğitimde kalite ve eğitim sistemi açısından yararlı olacağı kanaatindeyim. Sevgilerimle.
21.Dönem, 24.Birleşim, 24.11.1999 Çarşamba
Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı
AHMET KABİL (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Yüce Heyetinizi, bütün öğretmenlerimizi ve dinleyen herkesi saygıyla selamlıyor; Öğretmenler Gününü kutluyorum.
Ayrıca, iki gün önce, müessif bir kazada Hak’kın rahmetine kavuşan Gaziantep Milletvekili Bedri İncetahtacı’ya Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri, toplumda, artık, hızlı değişim süreci devam etmektedir. Teknolojideki değişiklikler, çağımızı, bilgi ve iletişim çağı haline getirmiştir. Bana göre, ülkeler arasındaki var olma yarışı, gerçekte, eğitimdeki yarışla başlar. Gençlerimizi bu amansız yarışa hazırlayacak öğretmenlerimize de, her zamankinden daha fazla görev düşmektedir. Ülkelerin kalkınmasında ve demokrasilerin güçlenmesinde en etkili güç, eğitilmiş insan gücüdür; bunu sağlayacak da öğretmenlerimizdir.
Hepimizi yetiştiren, yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerimizi tanımlayacak olursak, öğretmen, Millî Eğitim Temel Kanununun tarif ettiği ölçüler içerisinde, yetiştirdiği öğrencilerin, vatanını, bayrağını, milletini, dinini, ailesini ve öğretmenini ve bütün insanları seven, sevgiyi ve bilgiyi paylaşmasını bilen, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, millî ve manevî değerlerimize sahip çıkan, çevreyi ve kültür varlıklarını koruyan, millî değerlerin, millî kültürün gelecek nesillere güçlenerek aktarılmasını sağlayan, Türkiye’nin bütünlüğüne yürekten inanmış gençleri yetiştiren kişilerdir.
Öğretmenlik camiası kutsal bir kurumdur.
Davranışları ve alışkanlıklarıyla, yukarıda tanımladığımız sıfatla bağdaşmayan kişilerin veya art niyetli, bu müesseseye sızmak isteyenlerin, öğretmenlerimizin arasında barındırılmayacağından eminim. Bu niteliklere, bu sorumluluklara sahip olması gereken öğretmenlerin, çağdaş bir eğitim sistemi içerisinde, en mükemmel şekilde yetiştirilmeleri gerekiyor. 19 uncu Dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, öğretmenlerin yetiştirilmesi ve sorunlarını araştıran benim de Başkan Yardımcısı olduğum- araştırma komisyonunca bir rapor hazırlanarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştu.
Bu rapor hazırlanırken Millî Eğitim Bakanlığı üst düzey bürokratlarından, Millî Eğitim il müdürlüklerinden, mevcut öğretmen kuruluşlarından, geçmiş Millî Eğitim Şûra kararlarından görüş almak suretiyle, öğretmenlerimizin yetiştirilme sistemi, sosyal statülerinin iyileştirilmesi, eğitim ortamının iyileştirilmesi, özlük haklarındaki sorunların giderilmesi, hizmet içi eğitim sorunları ve istihdam sorunları ayrı ayrı incelenmiş ve rapora bağlanmıştır. Benim teklifim, bu çok kapsamlı raporun arşivden alınarak, tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesidir. Sorunları halledilmiş, yeni gelişmeleri takip edebilen, bilgili, eğitimden başka düşüncesi olmayan öğretmenlerin, ders anlatırken, ekonomik problemleri de olmayacak; kitap da, gazete de alacak; tatile veya tiyatroya da gidebilecektir.
Yüce Meclisin daha neler yapması gerektiğini araştırmalıyız. İlk olarak, birçok üniversitede değişik fakültelerde, değişik programlarla öğretmen yetiştirme yerine; yıllardır gündemde olan, sadece öğretmen yetiştiren üniversiteler kurulmalıdır. Bu üniversitelerde, Millî Eğitim Bakanlığımızın ihtiyaç duyduğu branşlarda ve ihtiyaç olacak miktarda öğretmen yetiştirilmelidir; yani, eğitimde de yeniden yapılanma kaçınılmazdır.
Öğretmen açığını kapatacağız diye, 1970’li yıllarda, lise ve dengi okul mezunlarına 2 ay kurs vermek suretiyle, sözde hızlandırılmış eğitimle öğretmen yetiştirmek dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Bugün “her meslek mensubuna ihtiyaç var” diye “sen branş öğretmenisin” veya “sınıf öğretmenisin” demek de yanlıştır. Yıllardır okullarımızın büyük bir çoğunluğunda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim, tamamlayın…
AHMET KABİL (Devamla) – Yıllardır, okullarımızın büyük bir çoğunluğunda, bilhassa lisan dersleri boş geçmektedir. Benim talebelik yıllarımda, lisan hocalarımız “bir lisan, bir insandır” diye bizi teşvik ederlerdi. Şimdi, hocalarımıza hak veriyor ve onları şükranla anıyorum. Yani, iyi bir eğitim kavramı içerisinde, mutlaka, lisan bilmek şartı vardır diye düşünüyorum; ama, niçin, lisan programlarına önem verip, öğretmen yetiştiremiyoruz anlamak mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, öğretmenlerin içerisinde bulunduğu sıkıntılara çare bulabilirsek, önemli bir sosyal problemi çözmüş olacağız. Başlangıç olarak, mahrumiyet bölgesine tayin edilen öğretmenlerimize, kendilerine ev hazırlamaları için donanım kredisi verilmeli, kira ve mahrumiyet yardımı yapılmalıdır. Bu gibi teşvikler, öğretmenlerimizin, büyük şehirlerde veya şehir merkezlerinde yığılmasını da önleyecek, taşradaki çocuklarımıza da eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacaktır.
Büyük Atatürk’ün işaret ettiği gibi, öğretmenlerimizi de öğrencilerimizi de fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür olarak yetiştirmeye devam etmeliyiz.
Sayın milletvekilleri, öğretmene saygı, kendimize ve topluma saygıdır. Sözlerime son verirken, başta, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, görevi başında şehit olan öğretmenlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla anıyor, bütün öğretmenlerimize, Yüce Heyetinize ve Sayın Başkana saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kabil.