Dönem:19     
Birleşim: 67  
Tarih:12-01-1995 Perşembe


Rica ediyorum, 5 dakikaya sığdıralım.

AHMET KABİL (Rize)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; peşin ödeneceği vaat edilen, fakat beş aydır ödenmeyen yaş çay bedelleri ve son üç yıldır durdurulan yatırımlar hakkında Yüce Meclise bilgi sunmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Doğu Karadeniz Bölgesinde, Sarp’tan Tirebolu’ya kadar, 900 bin dekar arazide 216 bin üretici tarafından yapılan çay tarımı, bölgede 2,5 milyon insanın tek geçim kaynağıdır. Yaş çay taban fiyatları, öteki tarım ürünlerine kıyasla ve ana tüketim maddeleri karşısında alım gücü yıllardır azalarak gelmiştir. 1991’den sonra bu süreç katlanarak devam etmektedir. Türkiye’de, kahvaltıdan başlamak suretiyle, günün her saatinde ikram edilen çay, yılda ortalama, kişi başına, 2,5 kilo tüketilmektedir. Bugünkü fiyatlarla yalnız 300 bin liradır; ama, günde bir paket sigara içen kişinin bir yıllık sigara gideri 12 milyondur. (ANAP sıralarından “Sayın Başkan, lütfen müdahale edin” sesleri)

BAŞKAN- Efendim, hatibi dinleyelim; lütfen… Ayakta olan arkadaşlar…

Buyurun Ahmet Bey; buyurun, konuşun.

AHMET KABİL (Devamla)- Yani, bir yıllık çay gideri, sadece on günlük sigara bedelidir. (ANAP sıralarından “Müdahale edin Sayın Başkan” sesleri)

BAŞKAN- Sayın Aydın, Sayın Turgut Tekin, lütfen… Efendim, kürsüde bir arkadaşınız var; lütfen…

AHMET KABİL (Devamla)- Buna rağmen, yaş çay taban fiyatı açıklanırken, niçin Hükümetin eli titriyor? Yaş çay taban fiyatını tespit ederken neye göre hesap ediyorsunuz?..

Bir yılda karabibere dahi daha fazla para veriyorsunuz.

1991 yılında yaş çaya 1 575 lira fiyat verildiğinde -mayıs ayında- 1 dolar 3 976 liraydı. O gün 2,5 kilo çayla 1 dolar alınırken, bugün 7 kilo çayla 1 dolar alınabiliyor.

1991 yılında 50 kilo çayla 1 çuval şeker alınırken, bugün 150 kilo çayla 1 çuval şeker alınabiliyor.

1991 yılında 42 kilo yaş çayla 1 çuval un alınırken, bugün 130 kilo çayla 1 çuval un alınabiliyor.

Yine 1991 yılında 1 kilo yaş çayla 3 ekmek alınırken, bugün 1 ekmek alınamıyor.

RASİM ZAİMOĞLU (Giresun)- Kaç tane millî piyango bileti alınıyor?..

AHMET KABİL (Devamla)- Yani, her türlü ana tüketim maddesine göre, yaş çay bedeli, üç yılda, yüzde 300 değer kaybetmiştir.

REFİK ARSLAN (Kastamonu)-Çaycıya da milli piyango bileti verecekler…

AHMET KABİL (Devamla)-Enteresan olan, bu Koalisyon ortakları, 1991’de verilen fiyatları beğenmeyerek, 1991 ürünü yaş çay bedellerine, her kiloya 500 Türk Lirası fark vereceklerini -her iki Sayın Lider- o zaman, beyannamelerle halka iletmişlerdir: 1991 çay fiyatı 2 000 liradır, müjde, hayırlı olsun! Doğru Yol Partisi… Yine, çay taahhütnamesi, 7 nci maddesi, çaya 500 lira fark verilecek! Sosyal Demokrat Halkçı Parti Genel Başkanı, imza ve mühür…

Maalesef, bu vaatleri de, öteki vaatleri gibi tamamen unutulmuş, tarihe karışmıştır. 1994’te tarım ürünlerine yüzde 210 ilâ yüzde 400 zam verilirken, çaya sadece yüzde 70 zam verilmiştir. Mutlaka, enflasyonun yüzde 150 olduğu, her maddenin fiyatının yüzde 200 arttığı unutulmuştur. Yıl içinde, bazı tarım ürünlerine ek fiyat verilmesine rağmen, Karadenizin çayına böyle bir zam verilmemiştir.

Çay tarımı yapan 216 bin ailenin yüzde 84’ü 1 ilâ 5 dekara kadar, yüzde 16’sı 5 ilâ 15 dekara kadar çaylığı olanlardır. Ortalama, müstahsilin 4 dekar çaylığı olduğunu düşünürsek, 1994 fiyatlarıyla, müstahsilin eline yılda 24 milyon geçecek. Bundan 6 milyon gübre bedelini düşersek, 5 nüfuslu bir aile, bir yıl boyunca, budama, gübreleme, toplama gibi hizmetlerde, bütün aile fertleriyle çalışarak, yılda 18 milyonla, ayda 1,5 milyonla geçinmek mecburiyetindedir. Bu nedenle, her yıl göç artmaktadır. Bu, çay bölgesine bir ceza değil midir? Bu bölgeye bu ceza layık değildir; her zaman, vatana, millete, bayrağa, ezana sahip çıkmıştır; kabahatimiz bu mudur?

Ayrıca, Sayın Bakan, 14 Mayıs 1994 tarihinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Efendim, bağlayalım lütfen…

AHMET KABİL (Devamla)- Bağlıyorum efendim. …çay kampanyasının açılışında televizyonlara yaptığı açıklamada aynen şöyle demiştir: “Yaş çay paralarını, tıkır tıkır, peşin ödeyeceğiz. Sayın Başbakanla görüştüm, 2,9 trilyon olan Çay Kurumunun borçlarını ve budama bedellerini hemen ödeyeceğiz. Aksi halde, yıl sonunda, Çay Kurumunun borcu, 7 trilyonu bulur, Çay Kurumu batar” demişti. Sayın Başbakan para vermemiş ve Çay Kurumu batma noktasına gelmiştir. Artık icralar başlamıştır. Sakın ‘Çay Kurumunu da enkaz devraldık’ demeyin; 1992 başında, KİT Komisyonunun zabıtlarında, Çay Kurumunun sadece 200 milyar borcu ve 47 bin ton kuru çayı olduğu bellidir.

Sayın Bakan, peşin ödeyeceğiniz ağustos ayının parası beş aydır hâlâ ödenmiyor. Zaten düşük verilen fiyat, yüzde 150 enflasyon karşısında, beş ayda yüzde 60 değer kaybetmiştir. Yaş çayın kilosu bugün 2 900 liraya gelmiştir. Müstahsil çaresiz, esnaf perişandır. Çay bölgesinde ticarî faaliyetler durmuştur. Soruyorum, müstahsilin alacağı 1,5 trilyonu ve işçi ikramiyelerini ne zaman ödeyeceksiniz?.. Sayın Başbakanın sözü ne oldu?.. Bu söz de, Yalova’ya verilen il sözü ve enflasyonu yüzde 10’a indirme gibi aldatmaca bir söz müdür?.. Üç yıldır, Sayın Başbakan hangi sözünü yerine getirmiştir?.. Her dediğinin tersini yapmamış mıdır?.. Türkiye’nin kaderini bile değiştirmiştir. “Haydi ileri…” dedi, ülke, hızla, her alanda geriye gidiyor. Millet, kan ağlıyor; herkes şaşkın ve perişandır; ama, Sayın Başbakan, hâlâ televizyonda masal anlatıyor.

Kuru çayda, sahte poşetçilere daha etkili tedbirler getirmek lazım. Mevcut müeyyideler yeterli değildir. Rize’de üç yıldır yeni hiçbir yatırım yapılmadığı gibi, devam eden işlere de sembolik rakamlar konmuştur. Bu ambargonun gerekçesini bilmiyorum. Yıllardır devam eden Çayeli-Büyükköy yoluna yalnız 1 milyon program ödeneği konmuştur.

HACI FİLİZ (Kırıkkale)- Kaç dakika oldu Sayın Başkan?!..

BAŞKAN- Efendim, bağlayalım lütfen…

AHMET KABİL (Devamla)- Bağlıyorum efendim…

BAŞKAN- Son sayfa…

AHMET KABİL (Devamla)- 1991 yılında ihaleye hazır olan Rize içme suyu inşaatı, ancak 1994 yılında ihale edilmiş, tasarruf tedbirleri nedeniyle bu da iptal edilmiştir.

Hastane yeri projesi hazırdı, yapılacağına, Rize meydanında defalarca söz vermişlerdi; tamamen gündemden çıkarıldı.

Rize üniversitesi talebimiz Millî Eğitim Komisyonunda beklemektedir. Bütçe Komisyonuna verilen 15 yeni üniversiteyle birlikte, Rize üniversitesinin de gerçekleşmesini ümit ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Koalisyonun Rize’ye yaptığı tek icraat, bütün devlet yetkilerini, hiçbir mesuliyeti olmayan parti başkanına verip, partizanlık, memur kıyımı, sürgün yapmaktır. Parti başkanı-vali uygulaması Rize’de başlamıştır. 1992’den bugüne kadar, Rize’de, birçok daire müdürü -vali, emniyet müdürü dahil- 4-5 defa değişmiştir. Sonunda, asayiş, sokaktaki kişinin inisiyatifine bırakılmıştır.

Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü, Millî Eğitim Müdürlüğü, isim olarak, bina olarak var; ama, bütün yetkilerini devretmişlerdir. Bu devlet kurumlarında işi olanlar, bu daire amirleri yerine parti başkanlarını bulmak mecburiyetindedirler. Böyle bir idarî sistemin adı nedir?.. Böyle bir sistem görülmüş müdür?..

Sözlerimi bitirirken; Rize’de halk devleti arıyor, bir an önce, Rize’ye hizmet eden bürokratlarımıza devletin sahip çıkmasını, yetkilerinin iadesini bekliyor; beş aydır bekleyen müstahsil alacaklarının bir an önce ödenmesi gerektiğini tekrarlayarak hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, teşekkür ederim.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Cevap vermek üzere, Devlet Bakanı Sayın Nafiz Kurt; buyurun.

MUSTAFA PARLAK (Rize)- Cevap vereceğine, müstahsile para versin!

BAŞKAN- Efendim, Sayın Bakan cevap verecek.

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Samsun)-Cevap da vereceğiz, para da vereceğiz; biraz sabırlı olun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurlarınızda, Sayın Kabil’in, Çay-Kur diye gündem dışı konuşması; ama, Rize’nin bütün dertlerini anlatmak için, televizyonda şov yapmak için çıkmış bulunuyor. Çay bir dakika sürdü, diğeri dört dakika sürdü…

AHMET KABİL (Rize)- Az zamanda çok iş görüyoruz.

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Devamla)- Sayın Kabil’le beraber piyasayı açmaya gittiğimiz zaman, beraber otururduk, çok muhabbet ettik ve birbirimizden de çok memnun kaldık. O zaman kendileri 5 bin lira fiyattan bahsediyorlardı, sonra 14 bin lira fiyata çıktılar.

Biz de, 14 bin lira fiyat verelim; ama, ANAP devrindeki gibi iki sene vadeli bonoyla ödeyelim dedik; onu da kabul etmediler.

AHMET KABİL (Rize)- Hiç öyle olmadı.

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Devamla)- Peşin para ödeyeceğiz dedik, ödüyoruz. Bugün itibariyle yüzde 68’ini ödedik… 3,5 trilyonluk_

MUSTAFA PARLAK (Rize)- Nerede ödediniz?..

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Devamla)- Biraz dinlerseniz, öğreneceksiniz. 3,5 trilyonluk çay aldık. Bunun miktarı 568 milyon kilo. Hedefimiz 500 milyon kiloydu… 68 milyon kilo, Cenabı Allah’ın lütfuyla ve otuz senedir Rize’de görülmeyen hava şartlarıyla ve budamaya mani olduğunuz halde -halbuki, bu, 600’ü geçecekti- biz, budamaya tıkır tıkır paralarını -300 milyar lira- ödedik mi çiftçinin, çay zürrasının; ödedik. Sizler mani oldunuz. İlk defa siyaset yaptınız ve o siyasette, “Resmî Gazetede Bakanın imzası yoktur; bu budama sahtedir” diye ortada köy köy dolaştınız ve köylüye 1 trilyon zarar getirdiniz.

AHMET KABİL (Rize)- Siz, “parayı peşin ödeyeceğiz, Sayın Başbakandan söz aldım” dediniz.

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Devamla)- Zarar getirdiniz… Bu budama olsaydı, 68 milyon kilo çay, 100 milyon kilo olacaktı; çiftçi hem budamanın parasını alacaktı ve hem de iyi kaliteli çay elde edecekti. Budanmayan çaylar, bıçak büyüklüğünde oldu… Üretici memnun oldu, tıkır tıkır da, 68 milyon kilo çayı getirdi, parasını da alıyor.

AHMET KABİL (Rize)- Hayır, alamıyor Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Devamla)- 1,4 trilyon borcumuz kaldı. 280 milyar lira budama parasını ödedik. 3,5 trilyon, çayın bedeli. 1,4 trilyonu martın sonuna kadar ödeyeceğiz.

Şimdi, size, burada, ANAP devrinin rakamlarını okumayayım, çok mahcup olursunuz. Geçmişi bırakalım, geleceğe bakalım. Ben, 6 100-6 300 lira fiyat verdim mi?.. Çay üreticisi, Rizelisi, Artvinlisi, Trabzonlusu çok memnun kaldı. Altıyüz bin lira da budama parası verdim; 7 bin lira… Yüzde 90 fiyat farkı verdim. Bu budama parası, senin cebine mi, benim cebime mi giriyor, çay üreticisinin cebine mi giriyor?

AHMET KABİL (Rize)- Budama için verdiniz Sayın Bakan… Yüzde 70 verdiniz, yüzde 150 enflasyon var.

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Devamla)- Onun cebine giriyor. Siz, yapamadığınızı… (ANAP sıralarından gürültüler) Ben hiçbir merciden şikâyet almadım. Ben 700…

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin)- Sayın Bakan, sizi, millet dinliyor; çay üreticisi dinliyor…

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Devamla)- Bizi dinliyor; elbette dinliyor, elbette dinliyor… Beraber de bunları biz konuştuk, zatı âlinizle de… Millet bizi de dinliyor, millet sizi de dinliyor. 1,4 trilyon borcum var; bu borcumu, mart sonuna kadar ödeyeceğim. Ek zamlardan dolayı işçime 500 milyar lira borcum var; bu ayın sonuna kadar ödeyeceğim. Hazineden bir kuruş almadan, Hazineye yük yapmadan ödüyorum bunları. Sizin gibi, tıkır tıkır Hazineden alıp da ödemedim. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Satıyorum ödüyorum; buluyorum, ödüyorum, ihraç edip, ödüyorum.

Çay üreticisi şikâyetçi değil; inşallah, gene mayısta gideceğiz, gene açacağız, gene memnun olacak. Hükümetimizin vermiş olduğu bütün imkânları kullanacağız. Bana da bu imkânı tanıdığı için, Sayın Kabil’e teşekkür ediyorum ve saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.