Dönem:19                      
Birleşim: 94                                   
Tarih:04-04-1995 Salı


Sayın Kabil, yaklaşan 1995 çay kampanyası nedeniyle, çay müstahsillerinin sorunları ve çareleri konusunda gündem dışı söz istemiştir; buyurun efendim.  Süreniz 5 dakika.

AHMET KABİL (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşan 1995 çay kampanyası nedeniyle, çay müstahsillerinin sorunları ve çareleriyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğu Karadeniz Bölgesinde 216 bin aileü çay tarımıyla geçinmektedir. Yaklaşık, 900 bin dekar çay alanının yüzde 60’ı Rize’de, yüzde 25’i Trabzon’da, yüzde 11’i Artvin’de, yüzde 4’ü ise Giresun’da bulunmaktadır.

Müstahsilin yüzde 84’ü, 1 ilâ 5 dekara kadar çay tarlası olanlardır. Ortalamasını bulacak olursak, çay tarımıyla uğraşan aile başına, 3 dekar çay tarlası düşmektedir. Bundan elde edilen gelir, 1994 fiyatlarıyla -gübre ve diğer giderler dahil- yılda 14 milyondur. Bununla, bir yıl, bir aile nasıl geçinir?

Çay tarımının en büyük özelliği, başka tarım ürünlerinin yetişmediği, çok dik kırsal alanda yapılması, öteki tarım ürünlerine nazaran daha çok istihdam sağlamasıdır.

Böyle bir istihdamın, bölgede ikdisadî problemi çözmenin yanında, çok yüksek sosyoekonomik önemi ve anlamı vardır. Bilindiği gibi, gelir seviyesi, gelir dağılımı, yapılaşma, iskân, işgücü ve nüfus göçü, tamamen, istihdam imkân ve şartlarına bağlıdır.

Türkiye nüfusunun yüzde 15,72’sinin yaşadığı Karadeniz Bölgesinde, millî gelirden ayrılan pay -bir üniversitemizin yaptığı araştırmaya göre- yüzde 13’ten, son yıllarda, yüzde 8’e düşmüştür. Bu bölgede fert başına millî gelir, ortalama gelir seviyesinin çok altındadır.

Son dört yılda bölgedeki yatırımlar tamamen durmuştur. Hatta, Dünya Bankası kredisiyle yapımı devam eden Samsun-Sarp sahil yolunun yapım faaliyeti askıya alınmıştır. Tarım ürünlerine verilen taban fiyatlarının, öteki tarım ürünleri karşısında, 1991 yılından sonra, reel olarak, yüzde 300 ilâ yüzde 400 oranında, alım gücünden değer kaybetmesi, bölgede, göçü de işsizliği de hızla artırmıştır.

Bölgede göç, tamamen ekonomik nedenlere dayanmaktadır. Nüfus artışı, Marmara Bölgesinde yılda yüzde 3,4; Türkiye ortalaması yüzde 2,2 iken, göç nedeniyle, Karadeniz Bölgesinde nüfus artışı, sadece binde 3’tiir. Çay bölgesi Rize ve çevresinde artış değil, her yıl yüzde 1,41 oranında azalma vardır. Bu insanlara sahip çıkmak devletin görevi değil midir!

Enflasyonun yüzde 160 olduğu bir ortamda, parayı peşin vereceğiz vaadiyle, yüzde 70 zam vererek halkı mağdur etmeye, çay tarımını kaldırmaya, halkı göçe zorlamaya; halka, başının çaresine bak demeye kimsenin hakkı yoktur. Bu insanlar, bizim insanlarımız; bu değerlendirilen topraklar bizim topraklarımızdır.

Çay fiyatını, Hindistan’ın çay fiyatıyla mukayese edemezsiniz; Hindistan’ın şartları başkadır. Çay, kırk yıldır, bölgede istihdamı sağlamak için teşvik edilegelmiştir. Ocak ayında, yine bu kürsüden söylemiştim; Türkiye’de bir kişi, yılda, yaklaşık 2,5 kilo çay tüketmektedir. Bugünkü fiyatlarla değeri 300 bin liradır. Kahvaltıdan, günün her saatinde ikrama kadar içtiğimiz çaya, yılda verdiğimiz para, günde bir paket sigara içen kişinin on günlük sigara parası  bile değil.

Sizin, 1994 yılında çaya verdiğiniz fiyat, bir yıl öncesine, 1993 yılına göre, reel olarak, her türlü ihtiyaç maddesine kıyasla yüzde 100 azalmıştır. 1993’te, yine bu Koalisyon Hükümeti, yaş çayın kilosuna 3 700 lira fiyat verdiği mayıs ayında, 1 dolar, 10 176 liraydı; 2 kilo 750 gram çayla 1 dolar alınırken, 1994’te 6 kilo çayla 1 dolar alınamaz hale gelmiştir. Diyeceksiniz ki, ANAP döneminde de, az da olsa, yaş çayın alım gücü azalmıştır… Buradan, herkese, şuhun altını çizerek, temsil ettiğim tüm müstahsil adına söylüyorum: Hani hiç beğenmediğiniz, vatandaşın mağdur edildiğini iddia ettiğiniz; iktidara geldiğinizde beher kiloda 500 lira fark vereceğinizi söylediğiniz, sonra da vermediğiniz 1991 yılında bizim verdiğimiz yaş çay fiyatını verin; sizi başarılı sayalım, alkışlayalım. Peki, neydi bu fiyat; 1991 yılında, çaya, kiloda 1 575 lira fiyat verildiğinde 1 dolar, 3 976 liraydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kabil, lütfen, son cümlelerinizi söyler misiniz.

AHMET KABİL (Devamla) – 1 çuval un 70 bin lira -44 kilo çay parasıyla l çuval un alınıyordu 1.çuval şeker 80 bin lira, 1 ekmek 500 lira -1 kilo çay parasıyla 3 ekmek alınıyordu- 1 kilo et 27 bin lira, 1 ton gübre 525 liraydı; bugün, 11 milyon Türk Lirasıdır. Bu saydığım maddelere göre, bugün, çayın kilosunun 23 bin lira olması lazım. Hadi, siz bu işi beceremiyorsunuz; yüzde 80’ini verin; 20 bin lira fiyat verin…

Bugün, hiç bakım istemeyen 1 kilo ot bile, çaydan yüzde 50 daha pahalıdır. 1,5 kilo çayla 1 kilo ot bile alınamıyor…Ayıptır…Günahtır…Ottan daha ucuz olan başka bir tarım ürünü var mıdır…

COŞKUN GÖKALP (Kırşehir) – Sayın Kabil, buğday ucuz.

AHMET KABİL (Devamla) – Sayın Bakan, 14 Mayıs 1994’te çay kampanyasının açılışında, enflasyon oranının yüzde 160 olduğu bir ortamda, “yüzde 70 zam veriyorum; ama, Sayın Başbakanla konuştum, bu yaş çay bedellerini mutlaka peşin ödeyeceğiz” demişti. 1994’teki yaş çay bedellerinin ödenmesi, altı ay geçmesine rağmen, Mart 1995’te bile bitmedi. Yüzde 160 enflasyon oranı ve altı ay gecikmeyle, çayın kilosu 2 500 liraya gelmiştir. 12 Ocak 1995 tarihinde bu küfsüden “yaş çay bedellerini zamanında ödeyemedik; şimdi ifade ediyorum, mart ayı sonunda, müstahsile, 1994 yılından borcumuz kalmayacak” demişti Sayın Bakan. Mart geçti, nisan geçiyor, nerede?.. Sayın Bakan, bu sözünü de unuttu.

Şimdi, tekrar soruyorum: Müstahsilin altı ay önce verdiği çayın parası ne zaman ödenecek? Hani, Sayın Başbakanın, hayalî vaatlerde bulunduğunu, hiçbir sözünü tutmadığını, ekonomik hedeflerinin Amerika Birleşik Devletlerindeki mal varlığı hariç- hiçbirini gerçekleştiremediğini biliyorduk; ama, en azından, Sayın Bakanımızın, daha iki ay önce bu kürsüden verdiği sözü tutmasını isterdik. (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri) Çifte pasaportlu Başbaka “içerisinde Bosna-Hersek, Azerbaycan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kabil, rica ediyorum, son cümlenizi söyler misiniz.

AHMET KABİL (Devamla) – …Çeçenistan vahşeti olan dünyaya, Yeltsin ile aynı pencereden baktığını” söyleyebiliyor. Türk insanına ve Karadeniz Bölgesine hangi pencereden baktığını Allah bilir; belki de o tarafa hiç bakmıyor; daha ne aktarabilirim diye, gözü Amerika’da!..

Sayın Bakan, çaya az fiyat vereceğiz de Çay Kurumunu zarardan kurtaracağız diyorsanız, yanılıyorsunuz. Hemen söyleyeyim: Yaş çaya hiç bedel ödemeseniz; yani, müstahsil, çayını bedelsiz vermiş olsa bile, bugünkü Çay Kurumunun yöneticileriyle -yeminle söylüyorum- Çay Kurumu batmaya mahkûmdur; çünkü, genel müdür, usulsüz, mesnetsiz icraat yapmayı başarı sayan; bazı kişilere menfaat sağlamak için devamlı arayış içinde bulunan; bunun için de, kendi yetkisinde olduğunu zannettiği reklam ve tanıtma işini, bir aracı firmaya verip, giderleri, bir yılda 452 milyondan, 7 milyar 853 milyona çıkarmış; yani, 14 kat artırmış bir kişidir. Yine, bayilere ödenen pirimleri, satış sistemlerini birkaç defa değiştirip, bir yılda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kabil, size 1 dakika da fazla süre verdim; lütfen…

AHMET KABİL (Devamla) – Bir cümle daha söyleyeyim efendim…

BAŞKAN -Tamam efendim… Sürenizi uzatamıyorum… Konu dışına çıktınız zaten. Rica ediyorum, son cümlenizi söyleyiniz.

AHMET KABİL (Devamla) – Bu giderden sonra, bir yıl öncesine göre, kum çay satışı artmamış, aksine, 86 bin tondan, 76 bin tona düşmüştür. Her türlü harcamada bu savurganlık devam ediyor. Nedir bu sorumsuzluk!.. Olmaz bu kadar, Allah aşkına Müstahsile gübre vermemek için, Çay Kurumunun ruhsat verdiği miktar üzerinden değil de, kooperatife ortak olana, dönüm başına 60 kilo gübre vermeyi önermiştir. Halbuki, mevcut çay tarla sahiplerinin ancak yüzde 35’i kooperatife ortak olmuştur. Bir ailede üç defter varsa, ancak biri kooperatife ortaktır.

Bizim uyanlarımızla ve Sayın Bakanın da müdahalesiyle, dönüm başına 90 kilo ve ruhsatlı çay tarlalarının tamamına gübre verileceği söylenmektedir. İnşallah bu doğrudur.

Sayın Hükümetin ve Sayın Bakanımın, konuşmamda ifade ettiğim hususları dikkate alacağını ümit ediyor, Sayın Bakanımın bu konuşmama cevap verirken, geçen konuşmama verdiği cevap gibi değil, doğruyu söylemesini bekliyorum. .

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim Sayın Kabil…Bitti efendim, tamam teşekkür ederim. Sağ olun.

AHMET KABİL (Devamla)-Bir cümle, efendim…

BAŞKAN – Size dört dakika ek süre verdim, rica ediyorum…

AHMET KABİL (Devamla) – Sayın Başkana, söz verdiği için teşekkür ediyor, Yüce Meclise  saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı konuşmaya Sayın Bakan cevap verecekler. Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Samsun ) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. . Rize Milletvekilimiz Sayın Kabil, gündem dışı konuşmasında, 1995 yılı çay alımları hakkında konuşacaklardı; ama, “Sayın Bakan burada yalan konuşmasın” dedi. Eğer bu söylediğim yalansa, çay üreticileri de, televizyonlarının başlarında bunu dinliyorlar. “1995 yılı yaş çay alımlarını konuşacağım” dedi, Türkiye’nin umumî politikasına girdi çıktı; ne demek istediğini de zor anladım.

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) – Yol gösterdi…

AHMET KABİL (Rize) -1994 çay bedeli ödemeleri mart ayı sonunda bitecek dediniz.

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Devamla) – Şimdi gelelim 1994 ve 1995 yılı çay piyasasına. 1994 yılında 566 milyon kilo yaş çay alımını yaptık. Bunun bedeli 3 trilyon 600 milyar liradır. Sayın Kabil’in bundan evvel yapmış olduğu gündem dışı konuşmaya verdiğim cevapta, 1,4 trilyon lira borcumuz olduğunu beyan etmiştim. Kendisi de söyledi, mart ayı sonunda bu parayı ödeyeceğimizi de beyan ettik. Yalan konuşmadık.