Dönem:21
Birleşim: 6
Tarih:26-05-1999 Çarşamba
Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, yaş çay alım kampanyasındaki sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mahmut Erdir’in cevabı
AHMET KABİL (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, 21 inci Yasama Döneminin ülkemize, milletimize ve sayın milletvekillerimize hayırlı ve uğurlu olmasını Cenabı Allah’tan diler, Yüce Meclise saygılarımı sunarım.
Sayın milletvekilleri, Doğu Karadeniz Bölgesinin tek geçim kaynağı olan çay tarımının sorunları hakkında Yüce Meclise bilgi sunmak için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, bana söz imkânı veren Sayın Başkanı ve siz değerli milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, çay bölgesinde 201 000 üretici ailenin yüzde 82’si 1 ilâ 5 dekar, yüzde 18’i ise 5 dekardan fazla çay tarlasına sahiptir. Hepsinin 5 dekardan fazla çay tarlasına sahip olduğunu düşünsek bile, yıl boyunca budama, çapalama, gübreleme, toplama işlemlerinde çalışan aile fertlerinin eline bugünkü fiyatlarla yılda toplam 400-500 milyon lira geçmektedir; bu, ayda 40 milyon lira eder. Bu miktar, yoksulluk sınırının altıda 1’i bile değildir. Bir ailenin bu gelirle geçinmesi mümkün olmadığı için, Rize, Türkiye’de en çok göç veren iki ilden biridir.
1980’lere kadar yaş çay taban fiyatı 40 ile 65 sent arasında verilirken, 1980-1996 yılları arasında verilen taban fiyatlar enflasyonun çok altında kalmış ve bölge halkı mağdur edilmiştir. Çayın Karadeniz Bölgesi için sosyal bir olay olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Bir taraftan, devlet büyük şehirlere yığılmayı önleme gayretinde; diğer taraftan, Rize gibi, akarsuları, yeşillikleri, yaylaları, tarihî kemer köprüleri ve konaklarıyla Türkiye’nin cenneti bir ilimizin halkını büyük şehirlere göçe zorluyoruz.
Bu gidişe bir son vermek için, bölgede başlatılmış olan sanayi ve altyapı yatırımlarının devamını temin etmenin yanında, çay üreticisinin sorunlarına da doğru ve kalıcı çözümler getirmek gerektiği kanaatindeyim.
Bu nedenle, yapılması gerekenler:
1. Yaş çay alımları mayıs ayı başında başlamasına rağmen, hâlâ fiyatı tespit edilememiştir. Bir an önce, taban fiyatın, enflasyondaki yükselme de dikkate alınarak, açıklanması gerekir. Ancak, bugünlerde telaffuz edilen yüzde 40 seviyesindeki bir artış, bölge halkına karşı bir haksızlık olacağı gibi, bölge halkını çok daha mağdur duruma düşürecektir.
2. Son üç yılda olduğu gibi, yaş çay bedellerinin müstahsile zamanında ödenmesi için, kuru çay fiyatları, diğer zorunlu tüketim maddeleri fiyat artışlarına paralel olarak ayarlanmalıdır.
3. Bütün halkımıza yetecek kadar çay üretilmesine rağmen -hatta 30 bin ton fazla- Türkiye’ye yurt dışından, ithalat yoluyla, yolcu beraberinde zatî eşya muafiyeti kapsamında, sınır ticareti kapsamında, kaçakçılık yoluyla, yılda yaklaşık 30 bin ton çay girmektedir. Bu durum, Türk çaycılığının sonunu hazırlamaktadır. Acilen tedbir alınması gerektiği kanaatindeyim.
Elimizdeki fatura örneklerinden de anlaşılacağı gibi, ithalat yoluyla yurda giren çayların fatura fiyatları çok düşük -20-25 sent gibi düşük fiyat- gösterilmektedir. Bu durum, vergi kaçakçılığını ve de haksız rekabeti beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla, alış ve fatura fiyatlarının daha ciddî denetlenmesi gerektiği kanaatindeyim.
Yine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden yolcu beraberinde 1 500 mark tutarındaki vergisiz zatî eşya muafiyeti limiti istismar edilerek, tamamı çaya kullanılmaktadır. Türkiye’de bu maksatla teşekkül eden ticarî firmalar tarafından her gün birçok kişinin Kıbrıs’a giriş çıkışı yaptırılarak, her seferinde, her şahıs, yurda 200-250 kilogram çay sokmaktadır. Bu, tonlarca İran çayının yurda girmesi demektir. Bu ürün Kuzey Kıbrıs’ın kendi ürünü olmadığı için, Kuzey Kıbrıs’a da bir faydası yoktur.
Yönetmelikte bir değişiklik yapılarak, bu kapsam dışında bırakılmış olan porselen, şeker ve diğer maddeler gibi çayın da muaf tutulması gerektiği kanaatindeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET KABİL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
AHMET KABİL (Devamla) – Sınır ticareti kapsamında; valiliklere verilen yetkilere bakanlar kurulu kararıyla konulan sınırlandırma devam etmelidir; gümrük kapılarından kaçak olarak yurda sokulan çayın girişi mutlaka engellenmelidir.
Amerikan Reuters Haber Ajansı, Mart 1999 tarihli bülteninde “Türkiye’ye her yıl 15 000 tondan fazla kaçak, kalitesiz çay girmektedir” diye yazdı. Bu durumu, Türkiye’de, mahkemelerdeki davalar da doğrulamaktadır.
Gümrüklerde daha ciddî denetim yapılmalı ve yürürlükteki 1615 sayılı Gümrük Kanunu çerçevesinde “Rize ihtisas gümrüğü” mutlaka kurulmalıdır.
Sayın milletvekilleri, Türk çayı, dünyada, boyası, katkı maddesi, kimyasal ilaç bakiyesi olmayan tek çaydır. Zaman zaman, bazı sözde yazarların karalamaları ve yorumları, tamamen haksız, maksatlı ve ithalatçı firmaların taşeronluğuna yönelik yorumlardır. Bunları bu kürsüden bir defa daha kınıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET KABİL (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
AHMET KABİL (Devamla) – Türkiye’de kişi başına yılda 2,2 kilogram çay tüketilmektedir. Dünyada birçok ülke, bizden daha fazla çay içme alışkanlığına sahiptir. Çay tiryakiliği, sağlıklı yaşamın koşuludur.
Bakın, 11 Mayıs 1999 tarihli Hürriyet Gazetesinin ilavesinde “Kalbin Koruyucusu Çay” başlıklı habere göre, Amerika Birleşik Devletlerinde bir grup bilim adamı, 340 sağlıklı insan üzerinde yaptıkları araştırmada, çay içenlerin kalp krizine yakalanma riskinin yüzde 46 oranında azaldığını ortaya koymuşlardır; aynı habere göre, çaydaki bazı antioksidanlar ise kolesterolü yok etmektedir; yani, kısacası, çay, birçok hastalığa şifadır diyor, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)