Dönem:21
Birleşim:58
Tarih:16-02-2000 Çarşamba
Buyurun Sayın Kabil (ANAP sıralarından alkışlar)
Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, gümrüklerdeki gelişmeler ve yurda kaçak çay girişinin engellenmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler’in cevabı
AHMET KABİL (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çaydan başka hiçbir geliri olmayan, Doğu Karadeniz Bölgesinin ekonomisi için, hatta, bütün Türk halkının sağlığı için çok önemli olan, çeşitli yollarla yurda kaçak giren çayların önlenmesi hususunda gümrüklerimizdeki gelişmeler hakkında Yüce Meclise bilgi sunmak için söz almış bulunuyorum. Sayın Başkana söz verdiği için teşekkür ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Rize ve çevresinde, bütün Türkiye’ye yetecek kadar, hatta, yılda 40 bin ton fazla çay üretilmesine rağmen, son yıllarda bilhassa 1999 yılının ilk altı ayında, Türkiye’ye kaçak olarak ve mevzuattaki bazı boşluklardan faydalanarak sağlığa zararlı 30 bin ton çay girdiği tespit edilmiştir.
Sağlığa zararlı diyorum; çünkü, genelde Türkiye dışında çay üretimi yapılan bölgelerde, bilhassa, ekvator bölgesinde iklim dolayısıyla, çay yapraklarında oluşan böceklerle mücadele için kullanılan ziraî ilaç artıkları ihtiva eden çaylar Türkiye’ye sokulmaktaydı.
Komşumuz İran, kendi çaylarını, çeşitli ülkelerin kalitesiz çaylarıyla karıştırıp, içerisine yine sağlığa zararlı, renk için, koku için katkı maddeleri ilave ederek Türkiye’ye sokmaktaydı.
1999 yılında bu kaçakçılığın önlenmesi hususunda gösterdikleri gayret dolayısıyla, devlet bakanlarımız, Sayın Mehmet Keçeciler’e, dışticaretten sorumlu Sayın Tunca Toskay’a ve çaydan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen’e teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, bütün dünyada üretilen çaylardan ziraî ilaç artığı ve sağlığa zararlı katkı maddesi olmayan tek çay Türkiye’de üretilen çaydır. Gürcistan ve Japonya’da çok az miktarda bu vasıfta üretilen çay varsa da, kendi ihtiyaçlarının beşte 1’ini dahi karşılamayacak miktarlardadır. Birçok hastalığa şifa olan, hiçbir katkı maddesi olmayan Türk çayının değerini bilelim. Zaman zaman, dünya basınında, hatta, Türk basınında, katkı maddesi olmayan çayın insan sağlığına faydaları hususunda neşriyatlar yapılmaktadır.
Türk basınında, 11 Mayıs 1999’da Sabah ve yine, 1 Haziran 1999’da Hürriyet Gazetesinde, sağlığa faydaları konusunda neşriyatlar yapılmıştır. Bu neşriyatların hepsinde ifade edilen ortak husus, Amerika Birleşik Devletlerinde, birçok bilim heyetinin araştırmalarına göre, çay içme alışkanlığı olan kimselerin, çay içmeyenlere oranla kalp krizine yakalanma riskinin yüzde 46 oranında daha az olduğu şeklindedir.
Bu araştırmalar neticesi, çay yaprağındaki kimyasal bileşiklerin, insan sağlığına faydaları bir liste halinde çıkarılmıştır.
Bir dergiden alınan bu 12 bileşikten -zamanınızı almadan- birkaç tanesini okumak istiyorum: Polifenoller, kateşinler; bunlar, çayın içinde yüzde 10 ilâ 25 mertebesinde vardır; kolesterol seviyesini ve kandaki LDL seviyesini düşürür, kan basıncındaki artışları geciktirir. Yine, 12 bileşikten bir tanesi de kafeindir; merkezi sinir sistemini uyarır. Ayrıca, C vitamini, glikositler, E vitamini, karoten, sapon, florid, çinko, selenyum, magnezyum gibi bileşiklerin hepsinin sağlığa faydalı olduğu bu raporlarda bellidir.
Sayın milletvekilleri, Karadeniz Bölgesinde çay tarımından geçinen 210 000 ailenin yüzde 82’si 1 ilâ 5 dekar çay tarlasına sahiptir ve her ailenin elde ettiği yıllık gelir, bugünkü fiyatlarla, ortalama yılda 600 milyondur. Bu da, ayda, 50 milyon demektir. Bu miktar, yoksulluk sınırının yedide 1’i bile değildir. Bu gelirle, bir ailenin geçiminin ne kadar zor olduğunun takdirini size bırakıyorum.
Ayrıca, yaş çay bedellerinin yıl sonuna kadar ödeneceği, hükümet tarafından söylenmişti. Çaydan sorumlu Sayın Bakanın bütün gayretlerine rağmen, müstahsilin, 1999’dan, hâlâ, bugün 18 trilyon alacağı var. Şubat sonuna kadar, müstahsilin yaş çay bedellerinin ödeneceğini ümit ediyorum, inşallah 1 marta kalmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kabil, açıyorum efendim; lütfen tamamlayın.
AHMET KABİL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüksek enflasyon karşısında, ödenmeyen müstahsil alacakları da önemli bir kayıptır.
Yine, ayrıca, yılbaşından sonraki ödemeler için fark vaat edilmişti; bu fark ne zaman ödenecektir, o da belli değildir. Bu nedenledir ki, hâlâ, Rize, Türkiye’de en çok göç veren üç ilden biridir.
Yurda kaçak giren çaylar, bu zor şartlardaki doğu Karadeniz bölgesinin ekonomisini çok olumsuz etkilemektedir. Dolayısıyla, sayın bakanlarımızın, bilhassa Sayın Mehmet Keçeciler’in, bu husustaki ısrarlı takipleriyle, önce Türk Halkının sağlığına ve de doğu Karadenizin çayına sahip çıktıkları için; ayrıca, vergi ödemeden haksız kazanç elde ederek, yurda kaçak çay sokulmasını büyük oranda engelledikleri için, ülke yararına çok önemli bir hizmet yaptıklarına inanıyorum.
Çay kaçakçılığı büyük oranda engellenmiştir; ama, çay kaçakçılığının bittiğini iddia etmek yanlıştır. Zira, Türkiye’ye, şubat ayı başında iki parti, 300 ton çay girdiğine dair ciddî iddialar var. Gürbulak sınır kapısından, bu çayın çok az bir miktarı -belki 50-60 ton- resmî, diğerinin kaçak girdiği iddiaları çok yaygındır. Yani, bir kamyon resmî, beş kamyon kaçak iddiaları vardır. Sayın Bakanın, bu iddiaları da araştıracağından ve engelleyeceğinden eminim. Yani, bu hususta, daha alınması gereken tedbirlerin olduğu kanaatindeyim.
Bu tedbirler çerçevesinde, Rize’de, Çay Kurumunun ve Rize çay borsasının, her türlü çay tahlilini yapacak gelişmiş modern laboratuvarları mevcuttur.
Yurda giren çayların insan sağlığına zararlı olup olmadığını, içerisindeki katkı maddelerinin neler ve ne kadar olduğunun tahlili için, çayın vatanı olan ve çayın ihracatının yapıldığı Rize’ye, mutlaka, ihtisas gümrüğü yetkisi verilmelidir.
Yine, her türlü tedbire rağmen, kaçak olarak, sağlığa zararlı çayları yurda sokanlara karşı daha etkili, daha caydırıcı tedbirler alınmalı ve gerekli yönetmelikler yayımlanmalıdır diyor, Sayın Başkanı ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kabil.
Gündemdışı konuşmaya, hükümet adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler cevap verecekler.
Buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; Rize Milletvekilimiz Sayın Ahmet Kabil’in yaptığı gündemdışı konuşmaya hükümetimizin cevabını arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Kabil’in de ifade ettiği gibi, gerçekten, Türkiyemizde çay üretimi yapan vatandaşlarımız, oldukça zahmetli olan bu üretimden elde ettikleri ürünleri değerlendirme noktasında gereken çabaları, gayretleri sarf etmektedirler.
Yaklaşık 200 000 ton üretimimiz, 180 000 ton tüketimimiz vardır; kendi üretimimizin -zaten tüketime yettiği gibi- bir miktarını da ihraç etmek mecburiyetindeyiz.
Bütün dünyada 2 milyon 800 bin ton kuruçay üretimi var. Bunun, 1 milyon 700 bin tonu çay üretilen ülkelerde tüketiliyor; buna mukabil, 1 milyon 100 bin tonluk çay da ihraç ediliyor.
Türkiye olarak, çay üreten bir ülke olarak, dışarıdan kaçak çayın girmesi, bizim açımızdan, ülke ekonomisi açısından üzerinde çok hassasiyetle durmamız gereken konulardan biridir. Hükümetimiz, bu olayın farkındadır ve hassasiyetle bu konu üzerinde durmaktadır. Unutulmamalıdır ki, Türkiye, serbest rekabet kurallarını uygulayan bir ülkedir. Türkiye’ye serbestçe çay da gelebilir, Türkiye, çay da satabilir; ama, bunun, uluslararası ticaret kurallarına uygun olarak yapılması gerekmektedir.
Biz, tespit ettik ki, Türkiye’ye kilosu 20 centten çay girmektedir; halbuki, Uluslararası Ticaret Örgütünün dünya gümrüklerine bildirdiği ortalama fiyatlara göre, bunun asgarî bedelinin 2 dolar olması gerekmektedir. Zaten, bizim de, gümrük idaresi olarak, bu şikâyetlerin artması üzerine aldığımız tedbir bundan ibarettir. Genelge göndermişiz bütün gümrük müdürlüklerimize ve demişizdir ki “2 dolardan aşağıya çay Türkiye’ye girmeyecek.” Neye dayanarak; Uruguay Raunda dayanarak, Dünya Ticaret Örgütünün kurallarına dayanarak. 2 dolardan aşağıya girmeyecek dediğimiz andan itibaren de, zaten, Türkiye’ye çay gelmemiştir; çünkü, yüzde 50 üzerinde fon vardır ve 1 dolar da fon binmektedir.
Netice itibariyle, bugünkü rakamlara göre, kilosunu 1,5 milyon liraya getirdiği bir çayı Türkiye’de pazarlama imkânı fevkalade zordur.
MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) – Niye zormuş; 3,5 milyon lira Rize’de çay…
DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Aldığmız tedbir bir ölçüde budur. Bu tedbiri aldıktan sonra, çay girişlerinde çok ciddî azalmalar olmuştur. Nitekim, bu tedbiri aldıktan sonra, sayın milletvekilimizin de işaret ettiği gibi, Gürbulak kapımızdan, sadece 20 000 kilogramlık bir, 35 000 kilogramlık bir parti olmak üzere, iki parti halinde mal girmiştir. Halbuki, daha önceki dönemlerde, milletvekilimizin de işaret ettiği gibi, 200 000 kilo civarında çay girişi olmuştur. Şimdi, büyük ölçüde azalmıştır ve artık, bu fiyatlarla Türkiye’ye çay getirmek rantabl olmaktan, kârlı olmaktan, o firma için verimli olmaktan çıkmıştır.
MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) – Çay kaç lira Sayın Bakan? Türkiye’de 3,5 milyon lira.
DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Devamla) – Tamam, anladım da, onu getirdiği zaman, onun nakliye bedeli var, navlunu var vesairesi var. Ben, sadece ortalama fiyatlar olarak söyledim. 20 sente giren çayı 2 dolara çıkardığınız zaman -ki, bunu biz tespit etmiyoruz; bu, dünya gümrüklerinde uygulanan ortalama fiyat- bu ortalama fiyattan aşağıya, haksız rekabetle geliyor, damping fiyatıyla geliyor. Biz bunun farkında değildik, biz bunun farkına varıp engelledik; onu arz ediyorum efendim. Netice itibariyle, girişlerde çok büyük ölçüde düşme söz konusudur.
Kaldı ki, sayın milletvekilimizin de ifade ettiği gibi, yolcu beraberinde çay girişleri vardı. Bu, yolcu beraberindeki çay girişleri, bilhassa Kıbrıs’tan, Türkiye’ye haksız bir çay girişine sebep oluyordu. Kıbrıs’ta çay üretilmez; ama, 1998 yılında Kıbrıs’tan Türkiye’ye 15 000 kilo çay girmiş. Kıbrıs bizim canımız, onun her türlü ekonomik zorluğuna biz destek olalım, yardımcı olalım; ama, ürettiği bir malı alalım; yani, üçüncü dünya ülkelerinde üretilen bir mal, Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye girmesin. Dolayısıyla, yolcu beraberinde giren çaylarla ilgili, gereken tedbir alınmıştır ve oradan girişler de tamamen durdurulmuştur.
Ayrıca, çay için, sadece gıda ihtisas gümrüklerinden girebilecek şekilde bir düzenleme yapılmıştır. Artık, Türkiye’de her gümrükten çay girmesi söz konusu değildir; sadece, Türkiye’deki 4 gıda ihtisas gümrüğünden çay girebilecektir. Binaenaleyh, İran hududundan, hiçbir kapıdan, bundan sonra, fiyatı da verseler çay giremeyecektir, bununla ilgili tedbir de alınmıştır.
Değerli arkadaşlarım, aziz milletvekilleri; Sayın Kabil’in ifade ettiği, Çay-Kur borçlarıyla ilgili olarak, buraya gelmeden evvel görüştüğüm Çay-Kurdan sorumlu Devlet Bakanı arkadaşımın bana verdiği bilgiye göre, bugün itibariyle, çay üreticisine hükümetin, Çay-Kurun 15 trilyon lira borcu vardır. İnşallah, bu borç, ay sonuna kadar, yani şubat ayı sonuna kadar ödenmeye çalışılacaktır. Zaten, 57 nci hükümetimiz, Çay-Kurun sermayesini 70 trilyon liradan 120 trilyon liraya çıkarmıştır, bu işlemler yapılmaya başlanmıştır; Çay-Kur da, ödemelerinde, biraz daha rahatlar hale gelmiştir.
Bu cümleden olarak, bu fırsattan istifadeyle, kaçakçılıkla ilgili bazı konularda da Yüce Meclise bilgi sunmak istiyorum.
Gümrük sahalarımızda, Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğümüz elemanlarınca 1999 yılı ve 15 şubat tarihi itibariyle -dünkü tarih itibariyle- yapılan mücadele sonucunda, kaçakçılıkla ilgili olarak elde edilen sonuçlar hakkında bazı istatistikî bilgiler vermek istiyorum.
Toplam olarak, 1999 yılında, 263 olayda 26,4 trilyon lira değerinde; 15 Şubat 2000 tarihi itibariyle de 24 olayda 3,1 trilyon lira değerinde kaçakçılık olayı ortaya çıkarılmıştır.
Bunların dökümüne baktığımız zaman, narkotikte, 1999 yılında, 23 olayda 6,5 trilyon lira değerinde; 2000 yılında ise 2 olayda 127 milyar lira değerinde uyuşturucu, psikotrop ve uyuşturucu yapımında kullanılan kimyasal maddaye elkoyulmuş; 60 zanlı, gerekli yasal işlemler yapılmak üzere adlî mercilere intikal ettirilmiştir.
Ticarî eşyada, 1999 yılında, 39 738 kilogramı çay olmak üzere, 227 olayda 8,9 trilyon lira; 2000 yılında, 20 olayda, 250 milyar lira değerinde çeşitli cins ve miktarlarda ticarî eşya yakalanarak gümrük idarelerine teslim edilmiş, adliyeye intikal ettirilmiştir. Yani, biz, 1999 yılının ikinci yarısında, 39 000 kilo kaçak çayı gümrüklerde yakalayıp, sorumluları mahkemeye vermişiz.
Hayalî ihracat noktasında, dahilde işleme belgesi kapsamında vergileri tahsil olunmaksızın yurda sokulan malı içeride satarak haksız kazanç sağlayan ve düzenlenen sahte çıkış beyannameleriyle ihracat taahhütlerini kapatmayı ve haksız KDV iadesi almayı amaçlayan, 1999 yılında, 11 trilyon lira değerinde 4 olay, 2000 yılında da 2,7 trilyon lira değerinde 2 olay ortaya çıkarılmış, sorumluları mahkemeye verilmiştir.
Türkiye’de, ticaret serbesttir, dışticaret de serbesttir; ama, bunun kuralları vardır, kaideleri vardır; herkes bu kaidelere uymak zorundadır. Biz, bu kaidedışı, kuraldışı davranışları takip etme noktasında, 57 nci hükümet olarak azimli ve kararlıyız. Hiç kimse, Türkiye’de ticaretin yasak olduğunu söyleyemez; ama, ticaret, kuralları içerisinde, kaideleri içerisinde serbesttir. Hiç kimse, ticaret serbestisini, haksız rekabet olarak, damping olarak, benim ülkemin aleyhine kullanamaz, haksız kazanç vesilesi haline getiremez; haksız kazanç vesilesi haline getirenlerin yakasından yapışmak da boynumuzun borcudur.
Çay üreticisinin sorunlarına yakınen vâkıfız ve Türkiye’ye, haksız fiyatlarla çay girişleri büyük ölçüde önlenmiştir, mücadelemiz sürecektir; çay müstahsillerimiz, özellikle Rize milletvekillerimiz müsterih olsunlar.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.