Dönem:19
Birleşim: 81
Tarih:16-03-1993 Salı
BAŞKAN — Gündem dışı son konuşmayı yapmak için, Çay Kur Genel Müdürlüğündeki 1992 yılı uygulamaları konusunda, Rize Milletvekili Sayın Ahmet Kabil’e söz veriyorum. Buyurun Sayın Kabil. (ANAP sıralarından alkışlar)
AHMET KABtL (Rize) — Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çay-Kur Genel Müdürlüğünde1992 yılında yapılan adaletsiz, sorumsuz, keyfi, partizanca uygulamalar hakkında Yüce Meclise bilgi sunmak için söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum. 20 Ekim 1991 seçimleri öncesi, Koalisyonun her iki ortağı tarafından 1991 yaş çay bedellerine vaat edilen kiloda 500 lira farkı, öteki vaatleri gibi yerine getirmemişlerdir. Çay-Kur Genel Müdürü değiştikten sonra, Çay-Kur’da büyük bir memur kıyımı, partizanlık, adaletsizlik başlamıştır. Rize’de seçimlerde aday olup kazanamayanlar, Çay-Kur’un bütün yetkilerini kullanmaktadır; Çay-Kur, gelen talimatları sadece tasdik mercii haline gelmiştir. Seçim esnasında, adaylardan birisi, “Çay-Kur bünyesinde bulunan 45 fabrika müdürünü bir gecede değiştireceğim” dedi. Genel Müdürün ilk icraatı, Sayın Bakanın haberi olmadan, bu 45 fabrika müdürünü bir gecede değiştirmek oldu. Bir sabah kurye ile değişiklik yazılarını alan müdürler, yeni işyerlerine gittiler. Sayın Bakana bölge milletvekilleri olarak bilgi verdik; 28 adedini görevine iade etti.
Genel Müdür, 21.4.1992 tarihinde, KİT Komisyonunda, aynen “fabrikalarımızın kapasitelerine göre norm işçi kadrosu 22 518’dir. 1991 yılında 22 842 işçi çalıştırılmıştır. Bu fazla 324 işçinin yılda devlete maliyeti 150 milyar liradır. Bu fazlalığı, emekli olanlarla ve kampanya başında gelmeyenlerle ayarlayacağım” demişti; ama Rize’ye gidince, 7 Haziran Mahallî Seçimlerinden önce ve sonra, sokakta tanzim edilip Çay-Kur’ca tasdik edilen listelerle yeni işçi sayısı 7 bini bulmuştur. Çay-Kur’un tarihinde, kampanya geçtikten sonra temmuz-ağustos aylarında ilk defa 1992 yılında işçi alınıyordu.
- Ayrıca, 1991 kampanyasından sonra Çay-Kur’un 45 fabrikasını 13 adedinde tadilat yapılarak, işçiliği yüzde 35 azaltan, kontin sisteme geçilmiştir. “Yani, eski yıllarda 45 fabrikada norm kadro 22 518 iken, 1992 kampanyasında 20 bin olması gerekirdi; ama 31 bin olmuştur. Bu uygulamada karşı olduğumuz husus ise, işe ihtiyacı olmayan, yalnız kart basmak için, kapısında arabası, dükkânı, dairesi olan işe girdi; ama listeleri tanzim eden kişinin şartlarını yerine getiremeyen, çoluk çocuğuna yedirecek ekmek parası olmayan dışarıda kaldı. Ayrıca, bu fazlalık 7 bin işçinin devlete maliyetinin ne olduğunu, 324 işçinin devlete maliyetini 150 milyar lira olarak hesaplayan Sayın Genel Müdürden sormak lazım.
Halen şu anda partilerinden istifa edip, aracının aradığı şartları yerine getirenler, Rize Paketleme Fabrikasında kadro karşılığı işe alınmaktadır. Yani, 1992 kampanyası müddetince ve şu anda işe girenlerin hiçbiri, devletin kurumları olan tş ve tşçi Bulma Kurumu ve Çay Kur’a müracaat ederek işe girmiş değillerdir; aracıyı bulan işe girmiştir; Sayın Başbakan, her demecinde “devletin kapısı her vatandaşa açıktır, devlet her vatandaşına sahiptir” diyor; ama Rize’de devlet, sadece aracıyı bulan vatandaşına sahiptir; Rize’de devletin kapısı herkese açık değildir. Devlet kapısının anahtarı, hiçbir devlet mesuliyeti olmayan, hatta eylül ayma kadar parti mesuliyeti de olmayan kişinin eline verilmiştir. Çay Kur Genel Müdürü, teminat almadan bir bayie 65 milyarlık çay vermiş. Bayi parayı vermiyor; Samsun mahkemesinde dava devam ediyor, adam da işine,devam ediyor… Bu Genel Müdür, ihracat yapacağım diye, ortaklarını herkesin merak ettiği bir firmaya, 50 sente 4 bin ton çay vermiştir. Aynı Genel Müdür, KİT Komisyonunda başarılı bir genel müdür edasıyla, “1991 yılında Çay Kur düzensiz bir satışla, ancak 86 bin ton kuru çay satmış; 1992 yılında 110 bin ton iç piyasaya, 25 bin ton da dış piyasaya, 25-3 dolardan kuru çay satışı planlandı” demişti; ama sonra 50 sente çay sattı.
1992 yılında, sadece 75 bin ton çay satabilmiştir. Aynı genel müdür, 1992 yılında yaş çay bedellerini, kuru çay satışıyla karşılayacaklarını söylemiştir; ama, 1992 yılında, çeşitli özel bankalardan ve devlet bankalarından yüzde 100 faizle 1 trilyon 300 milyar lira almıştır. Şu anda borçlarının büyük bir kısmını, sattığı kuru çaydan değil, Hazine bonosuyla azaltılmıştır. Çay-Kur Genel Müdürünün, 1992 yılı kampanyasında başarı anlayışı, “özel çay fabrikalarını daha çok nasıl zarara sokarım (!)” esası üzerine kurulmuştur. Ona göre, Çay-Kur’un zararı önemli değildir. Tüketim fazlası stoklarında 70 bin tondan fazla kuru çay varken, Sayın Genel Müdürün, bir firmanın 5 çay fabrikasını, 5 bin ton kuru çay -yaklaşık 21 milyar lira karşılığında kiralama çabaları, herhalde Allah rızası için değildir. Sayın Genel Müdür önce zarar ettiriyor, sonra da kurtarıyor!..
Sayın milletvekilleri, merak ediyorum, bu, nasıl devlet anlayışı?! Türkiye’de bu kadar mesuliyetsiz, bu kadar yetkilerine sahip çıkmayan, bu kadar adaletsiz, bu kadar.patizan başka bir genel müdür var mıdır? Böyle bir icraatla devlet nasıl temsil edilir?
Sayın Bakanın bu sözlerimi dikkate alacağını umuyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum.
(ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN — Teşekkür ederim Sayın Kabil.
Gündem dışı konuşmaya, Hükümet adına cevap vermek üzere Maliye ve Gümrük Bakanı
Sayın Sümer Ora!, buyurun efendim.
MALİYE VE GÜMRÜK BAKANI SÜMER ORAL (Manisa) — Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rize Milletvekili Sayın Kabil’in 1992 yılı çay alımlarıyla ilgili olarak yapmış bulundukları gündem dışı konuşmayı cevaplandırmak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın Kabil, 1992 yılında Çay-Kur’un alımlarıyla ilgili görüşlerini dile getirdiler. Tabiî, kendileri, daha çok, birtakım memur alımları, işçi alımları ve Çay-Kur’un, özel sektöre ait bazı fabrikaları kiralaması konusunda bilgi verdiler. Sadece bu konularla 1992 yılı çay alım kampanyasını değerlendirmek, gerçekten çok eksik bir değerlendirme olur. Hepimizin bildiği gibi, 1992 yılında çay rekoltesi 870 bin ton civarında olmuştu. Bu, bir sene önce 807 bin tondu; yani, bir yıl önceye oranla yüzde 10 civarında bir rekolte artışı vardı. 1992 rekoltesi 870 bin ton olan yaş çayın, Çay-Kur’ca alınan miktarı 620 bin ton, özel sektörce alman miktarı da 250 bin tondu. 1991 yılında ise Çay-Kur 507 bin ton, özel sektör de 350 bin ton çay almıştı.
Gene bilindiği gibi, 1992 yılında birinci, ikinci ve üçüncü sürgün fiyata bir yıl önceye oranla yüzde 65 civarında fiyat artışı verildi; bir yıl önce ise bu fiyat artışı yüzde 58 idi. Çay-Kur tarafından 1992 yılında ödemeler -miktar itibariyle yüksek çay alımı yapılmasına rağmen- haziran ayında başlayıp, aralık ayı içerisinde bitirildi. Yine değerli arkadaşım da kabul edecek ki, bu ödeme takvimi, aşağı yukarı son on yılın en kısa ödeme takvimi olarak gerçekleştirmiştir. 1991 yılında ödeme takvimi bir miktar kısaydı, onu hariç tuttuğumuz zaman, diğer yıllarda ödeme takvimi bu sürenin üzerindedir, onbir aya kadar uzayabilir. 1991 yılında çay üreticisine 728 milyar lira para ödenmişken, 1992 yılında 1 trilyon 456 milyar liralık bir ödemede bulunulmuştur. Kontenjan uygulaması da, geçen yıllara nazaran daha hafif bir şekilde ele alınmış, bu da üreticinin lehine bir durum olmuştur.