Dönem:19                      
Birleşim: 122                                   
Tarih:13-06-1995 Salı


BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü olarak, Sayın Ahmet Kabil; buyurun.

AHMET KABİL (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1995 yaş çay kampanyasının açılmasıyla birlikte, Rize’deki kargaşaya, devlet boşluğuna, bir de çay sorunu eklenmiştir. Bu kargaşa hakkında, Yüce Meclise bilgi sunmak için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkana da, söz verdiği için teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, Karadeniz Bölgesinde, 2 milyon kişinin tek geçim kaynağı çayın, son üç yıldır, reel olarak hızla değer kaybetmesi yetmiyormuş gibi, eldeki stokun eritilmesi düşüncesiyle, bu kampanya döneminde, müstahsil, hiç de layık olmadığı uygulamalara muhatap olmaktadır. Mümkün olduğu kadar az çay almak için, olmadık çarelere başvuruluyor, adeta müstahsile işkence yapılıyor, çay ruhsatları iptal ediliyor. 1995 yılı çay kampanyası açılırken, Sayın Bakan “bu kampanyada kontenjan yoktur, herkesin çayı alınacaktır -bir de suçlama yaparak- kontenjan, ANAP döneminde vardı” demiştir. ANAP dönemi derken, adil, herkese eşit, dekar başına günde 20 kilogram kontenjanı kastetmiştir. Ancak, kampanyanın açılmasından 5 gün sonra, hem de eskiye hiç benzemeyen adaletsiz, ölçüsüz, keyfî, bir alım yerinde dekar başına 5 kilogram, diğerinde 10 kilogram, bir diğerinde 15 kilogram kontenjan uygulanmaya başlanmıştır. Ayrıca, bugüne kadar hiç görülmeyen, hiç ismi duyulmayan, kalite firesi diye, eksperlerin insiyatifine göre, istediklerinden yüzde 10, istediklerinden yüzde 20, istediklerinden yüzde 30 fire düşülüyor ve bu çay işleniyor, parası ödenmiyor. Bu metot, istismara açık bir metottur ve yanlıştır.

Yine, kampanya müddetince, her bölge için, dekar başına, bazı bölgelerde 300 kilogram, bazı bölgelerde 400 kilogramla çay alımı sınırlandırılıyor. Bu uygulamaların hepsi, Sayın Bakanın söylediğinin tam aksine, üç ayrı kademeli kontenjandır. Kontenjan daha nasıl olur? Belki, Sayın Bakana, kontenjanın ne olduğunu izah etmemişlerdir. Maksat, eldeki çay stokunu eritmektir; ama, bu stokun oluşması, tamamen, Çay Kurumunun yanlış üretim politikasından kaynaklanmaktadır. Müstahsilin hiçbir günahı yoktur.

1992-1994 yılları arasında, stok miktarı hiç düşülmeden, bütün fabrika müdürleri, köy köy dolaşarak “çayınızın kalitesi nasıl olursa olsun, tamamını Çay-Kur alacaktır ve parayı peşin ödeyecektir” diye 1 yıl boyunca 700 bin ton çay işledim diyebilmek için, kaliteyi bozma pahasına, 90 bin ton stok oluşturulmuştur.

Ayrıca, reklam ve satış politikalarında yanlış ve kayırmacı bir düşünceyle, hedeflenen kuru çay satışı yapılamamıştır. Bakın, bu yönetimin işbaşında olduğu, Nisan 1992’deki KİT Komisyonu raporlarında ne deniliyor: “1991’de düzensiz bir satış sistemiyle, ancak 86 bin ton kuru çay satılabilmiştir.

1992’de iç piyasaya 110 bin ton, dış piyasaya, 2,5-3 dolardan 25 bin ton kuru çay satışı planlanmıştır. Şu anda, elimizde 47 bin ton kuru çayımız, 200 milyar borcumuz vardır.” İcraata gelince, çay satışı iç piyasada 86 bin tondan 75 bin tona, dış piyasada satış fiyatı  dolardan 50 cente inmiş, stok 47 bin tondan 90 bin tona, borç miktarı 200 milyardan 9 trilyona çıkmıştır.

Norm kadro dışında bordrolarda 7 bin işçi görülmesine rağmen, paketlenen kuru çay miktarı azaldığından -bugün paketlenmiş çay olmadığı için- piyasaya çay satılamaz duruma gelinmiştir; buna rağmen, reklam gideri yılda 450 milyondan -evet, “milyon” diyorum- 8 milyara, bir yıl sonra da 13 milyara, bayilere ödenen satış primi 14 milyardan 72 milyara çıkmıştır; fakat, çay satışı artmamış azalmıştır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, bağlamaya gayret edin.

AHMET KABİL (Devamla) – Bu kadar yanlış uygulamanın faturası, niçin müstahsilin teriyle ödensin? Sayın Bakan “1995 çay kampanyasında yüzde 100 zamlı fiyat verdik” diye övünüyor; ama, enflasyonun 1994 yılında yüzde 160 olduğunu, gübrenin tonunun bir yılda 1 milyon 300 bin liradan 11 milyona çıktığını unutuyor. Burada, üzerinde durulması gereken en önemli husus, yaş çay bedellerinin ne zaman ödeneceğidir; çünkü, bu enflasyon ödemenin bir ay gecikmesi yüzde 10 eksilmesi demektir. Geçen yıl olduğu gibi, ödeme beş ay geciktirilirse, müstahsile 12 bin lira değil, 6 bin lira ödemiş oluruz. Bu koalisyonun her iki ortağı, 1991 yılında verilen fiyatı beğenmeyerek, 500 lira fark vereceklerini vaat edip, sonra da vermedikleri o fiyat, bugün verilen fiyatın alım gücü bakımından iki katıdır. 1991’de 42 kilo çayla 1 çuval un alınırken, bugün 78 kilo çayla alınabiliyor. 51 kilo çayla 1 çuval şeker alınırken, bugün 122 kilo çayla alınabiliyor. 14 kilo çayla 1 tüp alınırken, bugün 28 kilo çayla alınabiliyor. 1 kilo çayla 3 ekmek alınırken, bugün 1,5 ekmek alınabiliyor. Bütün zorunlu tüketim maddelerinde bu oran değişmiyor ve artık çayın alım gücü bitmiştir; göç devam ediyor. Şimdi, Sayın Bakandan burada sormak istiyorum:

1.-Yaş çay bedellerini ne zaman ödeyeceksiniz? Bu Rizeli için çok önemli.

2.- Adaletsiz, ölçüsüz, istismara açık “kalite firesi” diye yapılan uygulamanın yerine, daha adil bir uygulama getirmeyecek misiniz?

3.- Kontenjan yok demenize rağmen, uygulanmakta olan üç kademeli kontenjan sistemi yerine daha adil ve eşit, köklü bir çözüm düşünmüyor musunuz?

Sayın milletvekilleri, Rize’de, Rize halkı, Çay Kurumunun bu kadar keyfi uygulamalarına çözüm bulacak bir makamı ilanla arayacak duruma gelmiştir. Bu yönetim, Kuşadası’nda olduğu gibi, il ve ilçe başkanlarına bırakılmış Devlet dairelerinin birçoğu, fanatik parti organı gibi çalışmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN-Efendim, lütfen bağlayınız…

AHMET KABİL (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Köy Hizmetleri, Millî Eğitim en aktif parti organlarıdır. Köy Hizmetlerinde çalışan mevsimlik işçiler, 1991 yılına kadar yılda dokuz ay çalışırken, bu tarihten sonra her yıl zoraki dört ay çalıştırılabiliyor. Bu yıl hâlâ işbaşı yapmamışlardır; işçiler perişandır. Bu hükümetin ilgili bakanı, 16 Mayıs 1995 günü bu kürsüden, aynen “Kçy Hizmetlerinde çalışan bütün mevsimlik işçiler 19 Mayısta, en geç 21 Mayısta işbaşı yapacaklardır” diye bu millete söz vermiştir. Bugün 13 Haziran; bu söz de, Hükümetin diğer vaatleri gibi tarihe karışmıştır. Hangi sözlerini yerine getirmişlerdir ki… Merak ediyorum; bu yüce millet, bu Hükümette; sözünde durabilir bir tek kişi bulamayacak mıdır?! Bu millet, böyle bir yönetime layık değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen bitirin…

AHMET KABİL (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

İşçiyi işten çıkararak, yatırımları durdurarak, mezarda emeklilik yasası çıkarıp işçilerimizin sosyal haklarından tasarruf etme yerine, medyada her gün yer alan Sayın Başbakanın eşinin de mafyayla işbirliği yaparak, orman alanlarını kapatanlara; inşaat yasağı olan arsaları, askerî yasak bölgeler içerisindeki arazileri yok pahasına alıp, devlet gücünü arkasına alarak inşaata açanlara; vergisi verilmeyen, kaynağı belli olmayan parayla Amerika Birleşik Devletlerinde villalar, işmerkezleri, oteller alıp, devleti soyma gayretinde olanlara engel olun; özelleştirmeye mafya çetelerini bulaştırmayın; yoksa, çaya verilen parayla, işçinin ilaç parasıyla, muayene ücretiyle tasarruf olmaz. Hepinize tekrar saygılar sunuyor, Sayın Başkana da teşekkür ediyorum.

(ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN-Teşekkür ederim Sayın Kabil.

Sayın milletvekilleri, gündem dışı söz talep edildiği zaman, o talep yazısında konu belirtiliyor ve ondan dolayı da Başkanlığımız, ilgili bakanı haberdar ediyor, Mecliste bulunması sağlanıyor. Şimdi, Sayın Kabil’in talep yazısında, yalnız çay konusu var; ama, konuşmasında köy hizmetleri, orman, Başbakanlık ve özelleştirme gibi konular da yer aldı. Şimdi, bu bakanların hiçbirisine, bu duyurulmadı. Lütfen, buna dikkat edelim. Cevap vermek üzere,

Sayın Bakan Nafiz Kurt; buyurun.

(DYP sıralarından alkışlar)

CENGİZ BULUT (İzmir) – Türkiye’nin problemi o kadar çok ki efendim; her gün de büyüyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. .:

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Samsun) – Çay hakkında, Sayın Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in gündem dışı konuşmasına cevap vermek için huzurlarınızda bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ahmet Bey yeni seyahatten geldi -Rusya’dan geldi- hızını alamadığından, ille de seçmene selam için, çay konusunu, yaş çay kampanyasını ele aldı; ama, çaydan başka her şeyi konuştu. Sayın Başkanın da ifade ettiği gibi, işçiden başladı, Kuşadası’ndan girdi, en nihayet Rize’den meydana çıktı. CENGİZ BULUT (İzmir) – Zararı mı oldu Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI NAFİZ KURT (Devamla) – Sayın Kabil ile biz -bu çay piyasası açılmadan 1995 yaş çay kampanyası açılmadan evvel de oturduk, Rize, Trabzon ve Artvin milletvekillerimizlede bunu gayet güzel konuştuk. İyi çaya iyi para dedik, çayda bir reform yapalım dedik; daha evvel gündem dışı konuşmalarda da bunda mutabık kaldık, iyi kalite çaya, iyi para vermediğimiz zaman çayda çok zor duruma düşeriz; bundan da Rize, Trabzon, Artvin büyük zarar görür dedik; bunlarda anlaştık. Gittik, Rize’de, 1995’iri 5 Mayısında, 1995 yaş çay kampanyasını başlattık,